Genel Hukuki Bilgiler

Hukuka Uygunluk Nedenleri Ne Demek?

Ceza hukukunda, hukuka uygunluk nedenleri suçun unsurlarını oluşturan fiillerin hukuka uygunluğunu belirleyen kritik unsurlardır.

Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen hukuka uygunluk nedenleri, suçun işlenmesindeki hukuka uygun durumları tanımlar ve bu durumların yasal dayanaklarını oluşturur. Bu makalede, hukuka uygunluk nedenlerinin önemi, özellikleri ve ceza hukukundaki rolü incelenecektir.

Türk Ceza Kanunu’nda Hukuka Uygunluk Nedenleri

Türk Ceza Kanunu’nda Hukuka Uygunluk Nedenleri

Türk Ceza Kanunu (TCK), suçun unsurlarını oluşturan eylemlerin hukuka uygunluğunu belirleyen çeşitli hukuka uygunluk nedenleri içermektedir. Bu nedenler şunlardır:

  • Kanunun Hükmünü İcra: Bu neden, bir eylemin kanunun açık hükümleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi durumunu ifade eder. Kanunun açık hükümlerine uygun olarak yapılan eylemler hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir.
  • Amirin Emrini Yerine Getirme: Bir kişinin, yetkili bir amirin verdiği emri yerine getirmesi halinde, bu eylem hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilir. Ancak bu durumda eylemin hukuka uygun olup olmadığı amirin emrinin hukuka uygunluğuna bağlıdır.
  • Meşru Savunma: Meşru savunma, bir kişinin kendisini veya başkasını haksız bir saldırıdan korumak için giriştiği eylemleri ifade eder. Türk Ceza Kanunu, meşru savunmayı belirli koşullara bağlamış ve hukuka uygunluk nedeni olarak tanımıştır.
  • Hakkın İcrası: Hakkın icrası, bir kişinin sahip olduğu yasal bir hakkı kullanması durumunu ifade eder. Yasal hakların kullanımı sınırlar içinde gerçekleştirildiğinde, bu eylem hukuka uygunluk nedeni olarak değerlendirilir.
  • İlgilinin Rızası: Bir eylemin ilgili kişinin açık rızasıyla gerçekleştirilmesi durumu hukuka uygunluk nedeni olabilir. Ancak rızanın geçerliliği ve açıklığı konusunda belirli standartlar ve koşullar bulunmaktadır.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Ortak Özellikleri ve Etkileri

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Ortak Özellikleri ve Etkileri

Hukuka uygunluk nedenlerinin farklı olmasına rağmen, bir dizi ortak özellik ve etkisi bulunmaktadır:

Bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı durumunda, eylem kanuni tarife uygun olmasına rağmen hukuka aykırı değildir. Bu durumda, eylemin hukuka uygunluk nedeni ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir hukuka uygunluk nedeni varsa, fiil kanuni tariflere uygun olmasına rağmen hukuka aykırı kabul edilmez. Dolayısıyla, böyle bir fiile ceza hukuku veya diğer hukuk dalları tarafından yaptırım uygulanamaz. Ayrıca, eğer bir yaptırım varsa, bu bir hukuka uygunluk nedeni değildir.

Fiilin kasıtlı olarak işlenmesine rağmen hukuka aykırı olmadığı durumlarda, bu fiilin iştirak hükümleri açısından bir bağlama noktası teşkil etmez. Hukuka uygunluk nedenleri, failin algılama veya irade yeteneğini etkileyen nedenlerdir ve fiilin hukuka aykırılığını değil, failin haksızlık teşkil eden fiilinden dolayı sorumlu tutulmasını önler veya azaltır.

Şahsi cezasızlık nedenleri, cezayı kaldıran kişisel nedenler, objektif cezalandırılabilirlik şartları ve kovuşturma koşulları, fiilin hukuka aykırılığı üzerinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Bu nedenle, fail cezalandırılmasa bile, işlenen fiil haksızlık niteliğini korur. Bu durumda, ceza hukuku ve diğer hukuk dalları, böyle bir fiile başka yaptırımlar öngörmesi mümkündür.

Hukuka uygunluk nedenleri, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan etkilere sahiptir. Failin kusurluluğunu etkileyen nedenler olarak kabul edilirler. Hukuka uygunluk nedenleri, fiilin hukuka aykırılığını değil, failin haksızlık teşkil eden fiilinden dolayı muaheze edilmesini engeller veya azaltır.

Hukuka uygunluk nedeninin koşullarının kasten yaratılması durumunda, fail bu nedenlerden yararlanamaz. Her hukuka uygunluk nedeni, kendi sınırları içinde hareket etmek şartıyla kişiye başkasının hukuki alanına müdahale etme yetkisi verir. Bu müdahale sınırlarını aşmadığı sürece, bu tür bir müdahale hukuka uygun kabul edilir ve muhatap buna katlanmak durumundadır.

Hukuka uygun bir eylemin hedefi olan kişi, bu eyleme karşı hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz. Başka bir deyişle, bir kişiye karşı hukuka uygun bir şekilde hareket eden kimseye karşı, hukuka uygunluk nedeninden yararlanılamaz. Hukuka aykırılığın veya uygunluğun değerlendirilmesi, fiilin gerçekleştiği anda objektif bir bakış açısıyla yapılmalıdır; ancak failin, işlediği fiilin hukuka uygun olduğu bilinciyle hareket etmesi gereklidir. Yani, subjektif olarak hukuka uygunluk iradesi bulunmalıdır.

Hukuka uygunluk nedenlerinin kesin bir sayısı, bulunmamaktadır. Bu nedenler, failin lehine değerlendirildiği için, bu alanda kıyas yasağı geçerli değildir. Hukuka uygunluk nedenleri, sadece ceza kanunlarında veya diğer kanunlarda yazılı olanlarla sınırlı değildir. Örf ve âdet hukukundan da kaynaklanabilirler ve bu durum “kanunsuz suç olmaz” ilkesine aykırılık teşkil etmez.

Ancak kanun koyucu, belirlilik ilkesi gereğince, örf ve âdet hukukunca tanınan hukuka uygunluk sebeplerini mümkün olduğunca somutlaştırmıştır. Bu, potansiyel faillerin ve hatta mağdurların, bir eylemin hukuka uygunluğunun hangi koşullar altında olduğunu bilmesi gerektiği anlamına gelir. Bu bağlamda, yeni Türk Ceza Kanunu’nun hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası gibi hukuka uygunluk sebeplerini düzenlemesi son derece yerindedir. Anayasa ile insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu sürece, yasa koyucunun yeni hukuka uygunluk nedenleri oluşturması mümkündür. 

Bağlılık ilkesine göre, eğer bir failin hareketi hukuka uygunsa, suça katılan diğer kişiler de hukuka uygun davranmış sayılır. İştirak hükümlerinin uygulanabilmesi için asıl failin tipik ve hukuka aykırı bir harekette bulunması gerekir. Dolayısıyla, asıl failin hareketi hukuka uygun ise, diğer suç ortaklarının sorumluluğu söz konusu olmaz.

Hukuka uygunluk nedenleri, hukuk düzeninin bütünlüğü ilkesine dayanır. Bu sebeple, hukuka uygunluk nedenleri sadece ceza hukukundan değil, özel hukuktan da kaynaklanabilir.

Hukuka uygunluk nedenlerinin etkisinde bir derecelendirme yapmak mümkün değildir. Belirli bir olayda hukuka uygunluk nedeninin varlığı kabul edildiğinde, bunun yoğunluğu önem taşımaz. Eğer bir olayda birden fazla hukuka uygunluk sebebi varsa, bu sebeplerin tamamı göz önünde bulundurulur. Örneğin, bir polisin kendisine yapılan silahlı saldırıya karşı silah kullanması durumunda hem görevin ifası hem de meşru savunma hukuka uygunluk nedenleri olarak değerlendirilebilir.

Hukuka uygunluk nedenleri, Hukuka uygunluk nedenleri genel ve özel olmak üzere iki gruba ayrılır. Genel hukuka uygunluk nedenleri tüm hukuka aykırılıklar için geçerlidir ve hukuka aykırı eylemleri hukuka uygun hale getirir. Türk Ceza Kanunu’nun 24-26. maddeleri, hukuka uygunluk nedenlerini belirlemiştir; bunlar kanunun hükmünü yerine getirme, meşru savunma, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası olarak dört ana grupta toplanır.

Özel hukuka uygunluk nedenleri ise belirli suçlar için geçerlidir. Örneğin, haksız fiile tepki olarak hakaret gibi durumlarda özel hukuka uygunluk nedenleri söz konusu olabilir.

Zorunluluk hali genel bir düzenleme olup bütün suçlar için geçerlidir. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bazı suç tipleri için özel zorunluluk halleri düzenlenmiştir. Bu özel hallerde suç oluşur ancak fail kınanamaz veya cezada indirim yapılır. Bu durum, suçun işlenmesini kaçınılmaz kılan sosyal ve ekonomik koşulların varlığından kaynaklanan mücbir sebepleri de içerir.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Değerlendirilmesi

Hukuka uygunluk nedenleri, suçun işlenmesindeki koşulları belirlemede önemli bir rol oynarlar. Bu nedenle, hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı durumunda suçun unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmeli ve kamu davası açılmamalıdır. Bu, adaletin sağlanması ve hukukun üstünlüğünün korunması açısından önemlidir.

Sonuç

Hukuka uygunluk nedenleri, ceza hukukunun temel prensiplerinden birini oluşturur. Bu nedenler, suçun işlenmesindeki koşulları belirlemede önemli bir rol oynar ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunurlar. Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen hukuka uygunluk nedenleri, suçun işlenmesindeki hukuka uygun durumları tanımlar ve bu durumların yasal dayanaklarını oluştururlar. Bu nedenle, hukuka uygunluk nedenlerinin doğru anlaşılması ve uygulanması, adil bir hukuk sisteminin temelini oluşturur. 

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Evrim ÜSTÜNDAĞ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu