Yardım ve Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi
Yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu Türk Ceza Kanununun “Koruma, Gözetim Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlali” başlıklı bölümde kanunun 98. Maddesinde düzenlenmiştir. Aynı maddenin 2. Fıkrasında ise yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucu mağdurun ölmesi neticesi sebebiyle ağırlaşmış bir hal olarak gündeme gelmiştir.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi Madde 98- (1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. |
Yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu Eski Türk Ceza Kanununun 476. maddesinde; “Bir kimse yedi yaşından aşağı bir sabiyi veya müptela olduğu akıl veya beden hastalığından dolayı kendini idare edemeyen bir kimseyi terkedilmiş bulup da derhal ait olduğu daireye veya Hükümet memurlarına malumat vermekte ihmal ederse dokuzyüz liradan dokuzbin liraya kadar ağır cezayı nakdî ile cezalandırılır. Bir mecruha veya sair tehlikede bulunan bir kimseye yahut ölü veya ölüye benzer bir cesede tesadüf edip de mümkün olan yardımı yapmakta veya derhal ait olduğu daireye veya Hükümet memurlarına malûmat vermekte ihmâl eden kimse hakkında dahi aynı ceza tertip olunur”şeklinde düzenlenmişti.5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile eski kanunda düzenlenen 7 yaş sınırı kaldırılmış ve yedi yaşından büyüklerin de kendi kendini idare edememesi durumunu bu suç kapsamında değerlendirmiştir.
Bu suç ile korunmak istenen hukuki menfaat; kişilerin hayatı, fiziksel ve psikolojik sağlığı ve vücut dokunulmazlığıdır.
I. Suçun Unsurları
1. Maddi Unsurlar
a. Fail
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun faili yaşı, hastalığı veya yaralanması ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimseye yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişidir. Bu durumda suçun faili herkes olabileceğinden bu suç tipi özgü suç niteliğinde değildir.
Netice önleme konusunda yükümlü kişilerin bu yükümlülüğe aykırı davranışları bu suç kapsamında değerlendirilmemekte kasten öldürmenin veya kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçları kapsamında değerlendirilmektedir.
Ayrıca Karayolları Trafik Kanunu’nun 82.maddesi; “Karayollarında meydana gelecek trafik kazalarına hemen el konmasını, ölü ve yaralıların taşınmasını veya yaralıların tedavisini veya sanıkların yakalanmasını sağlamak için, a) Kaza yerinden geçmekte olan veya kazaya karışmış bulunan araçların sürücüleri kaza mahallinde ilk yardım önlemlerini almaya ve en yakın zabıtaya veya sağlık kuruluşuna haber vermeye ve yetkililerin talebi üzerine yaralıları en yakın sağlık kuruluşuna götürmeye zorunludur ”ifadesine yer vermiştir. Bu durumda trafik kazalarında olay yerinden geçen kişilere yardım ve bildirim yükümlülüğü yüklenmiştir.
YARGITAY 4.CEZA DAİRESİ 2014/31080 Esas, K. 2015/40852 Karar,25.12.2015 Tarih “….Sanığın idaresinde bulunan araç ile cadde üzerinde seyir halindeyken karşıdan karşıya geçmeye çalışan katılana çarparak “basit tıbbi müdahale ile iyileşmez ve kemik kırıkları hayat fonksiyonlarını 3 derece ( orta) etkiler” şekilde yaralaması üzerine, sanığın bizzat kendi isteği ve olay yerinde tesadüfen bulunup yardımcı olmak isteyen kişilerin de önerisiyle katılan ve arkadaşı …’ü hastaneye götürmek için aracına alarak bir saate yakın süreyle şehir içinde dolaştırması ve ardından katılanın evinin önüne bırakarak uzaklaşması şeklinde gerçekleşen olayda,yaralanması nedeniyle kendini idare edemeyecek durumda bulunan onüç yaşındaki katılanla ilgili olarak üstlendiği yükümlülüğü yerine getirmeyen sanığın bu suçtan cezalandırılması yerine kastının bulunmadığı şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi,… |
Kasten yaralama suçunu işleyen kişinin mağdura yardım etmesi kendisinden beklenemeyeceğinden failin bu suçtan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
b. Fiil
Türk Ceza Kanununun 98. Maddesinde cezalandırılan fiil kendini idare edemeyecek durumda olan kişiye yardım etmemek veya durumu ilgili makamlara bildirmemektir.
Madde kapsamında failin yardım etmemiş olması veya bildirimde bulunmaması cezalandırıldığından suç seçimlik hareketli bir suç tipidir. Bu seçimlik hareketlerin herhangi birinin ortaya çıkması durumunda suç işlenmiş olmakta failin sorumluluğu doğmaktadır.
Yardım yükümlülüğünün mevcut olması için failin yardıma muhtaç olan kişiyi ya bulmuş olması ya da tesadüfen karşılaşmış olması gerekmektedir.
Failin mağdura yardım edebileceğine kanaat getirilmesi halinde bu yardımın nasıl yapılabileceği, sübjektif olarak kişinin özellikleri ve olay karşısında şoka girip girmediği dikkate alınarak belirlenebilecektir.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ 2015/27008 Esas, 2016/615 Karar, 18.01.2016 Tarih. Failin yardım etmeme nedeniyle sorumlu tutulabilmesi, failin kendisini veya bir başkasını tehlikeye sokmadan, olanakları, gücü ve yeteneğiyle orantılı biçimde, hal ve koşullara göre yardım yapmasının mümkün olduğunun tespitine bağlıdır. Yardım yapmanın mümkün olduğu sonucuna varıldığında, bu yardımın biçimi ve kapsamı, somut olayın özelliklerine göre, bu bağlamda failin kişisel ve fiziksel özellikleri ile deneyimi, bilgisi, sahip olduğu araçlar, tehlikenin boyutu, ayrıca ani gelişen olaylarda failin şoka girip girmediği de gözetildikten sonra mahkemece takdir edilecektir. Failden beklenen yardım, mağdur için halen var olan zarar ve tehlikenin genişlememesine yönelik ve buna uygun olan koruyucu faaliyetler olabilir. Ancak yardımın yeterli olamayacağı belli ise, failin sorumluluktan kurtulması için durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bildirim yükümlülüğü, iletişim vasıtası cihazlarla, el kol hareketleri ile yazılı veya sözlü olarak yahut herhangi bir biçimde yerine getirilebilir. Belirtilen durumlara maruz kalmış bir kimseyle karşılaşan kişinin hal ve koşullara göre öncelikle mağdura yardım etmesi, mümkün olmaması veya yardımın yetersiz kalacağının anlaşılması halinde ise durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, başkalarının yardım veya bildirimde bulunması, failin yardım veya bildirimde bulunmasını gereksiz kılmış ise, bu durumda bu suçun oluştuğundan söz edilemez. |
Kendini idare edemeyecek durumda olan kişilere gerekli yardımlarda bulunulan ortamda kişinin yardım ve bildirimde bulunmaması Türk Ceza Kanununun 98. Maddesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Örneğin şehrin en işlek meydanında kişinin yanında üçüncü kişilerin yardım etmesi durumunda yardım ve bildirimde bulunmayan kişi bu durumdan sorumlu tutulamayacaktır.
Madde kapsamındaki bir diğer yükümlülük ise bildirim yükümlülüğüdür. Bildirimin şekli hakkında kanunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olup yalnızca bildirimin derhal yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
Yargıtay, ani gelişen olaylarda, durumu derhal ilgililere bildirme yükümlülüğünün bulunmadığı görüşündedir. Yargıtay 2. Ceza Dairesi de 2009/20201 Esas, 2010/32787 Karar sayılı kararında bu durumu şu şekilde izah etmiştir:
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ 2009/20201 Esas, K. 2010/32787 Karar, 06.12.2010 Tarih. “….Somut olayda 9 yaşındaki ölen A. H.’ın dereye yüzmek için girdiği fakat suyun derin kısımlarında yüzemeyerek çırpınmaya başladığı, onunla birlikte yüzmeye giden arkadaşları 11 yaşındaki B.’ın ardından da H.’in öleni kurtarmak amacıyla suya girdikleri ancak kurtaramadıkları, bu durumu gören 15 yaşındaki sanığın bu hal ve şartlar içerisinde suya batan ölene yardım etmeme veya kurtarılabilmesi için yetkili kurumlara bildirim yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulma olanağı bulunmamaktadır. Çünkü suya giren ölen A. H.’ın kısa bir süre içerisinde boğularak suyun dibine gittiği diğer arkadaşları B. ve H.’in gerekli yardımı yapmaya çalışmalarına karşın boğulmaya engel olamamaları nedeniyle sanıktan bu koşullarda yardım yükümlülüğünü beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca suda boğulma olayının ani gelişen olaylardan olduğu da gözetildiğinde derhal ilgililere bildirme yükümlülüğünün de sanığa yüklenmeyeceği açıktır. Çünkü burada yasa koyucunun bildirim yükümlülüğünü getirmesinin amacı neticenin sınırlandırılmasına ya da önlenmesine yönelik olup, bu olayda ölümle sonuçlandığı için sanık derhal ilgili makamlara bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesinden sorumlu tutulamaz. Açıklanan nedenlerle yardım ya da bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun öğeleri oluşmadığından sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi,…” |
c. Mağdur
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun mağduru madde metninde de açıkça belirtildiği üzere yaşı, yaralanması veya hastalığı dolayısıyla ya da herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan ve yaşayan kişilerdir.
Fail ile mağdur arasındaki akrabalık ilişkisinin bulunması durumunda Türk Ceza Kanununun 97. Maddesinde düzenlenen terk suçu da gündeme gelebilir.
Kanunun “Kendini idare edemeyecek kişi”, kavramıyla anlatmak istediği etraftaki kişilerin yardımı bulunmaksızın mağdurun vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlığı veya malvarlığını koruyamayacak kadar zor durumda olan kişidir.
Eski Türk Ceza Kanununun aksine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundayaşa ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu nedenle 15 yaşındaki biri kendini idare edemeyebilirken 85 yaşındaki biri de kendini idare edebilir. Her ne kadar doktrinde 18 yaşın üstü ile 65 yaşın altındaki kişilerin kendini idare edememesinin istisna olduğu yönünde düşünceler mevcutsa da kişinin herhangi bir şekilde yaralanması veya hastalığı mevcutsa bu durumda yaşına bakılmaksızın bu suçun mağduru olabilecektir.
Türk Ceza Kanununun 98. maddesinde kendini idare edemeyecek durumda yaralananların da bu suçun mağduru olabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda yaranın niteliğinin v nerede olduğunun önemi olmayıp kişinin bu yara nedeniyle kendini idare edemeyecek durumda olması aranmaktadır.
Kanun maddesinde “başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye” ifadesine yer verilmiş olup suçun mağduru bakımından bu kavramın dar yorumlanması gerekmektedir.Örneğin kendi rızasıyla aldığı uyuşturucu veya uyarıcı madde sonucu kendini idare edemeyen kişiye yardım etmemek bu suç kapsamında incelenmeyecektir.
Bu suçun konusu insan vücudu olduğundan ve suçun mağduru yalnızca insan olabildiğinden bir hayvanı yaralı görüp yardım etmemek ya da ve yetkililere derhal haber vermemek bu suça vücut vermeyecektir.
d. Suçun Konusu
Bu suçun konusu, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kişinin vücududur.
2. Manevi Unsur
Bu suç ancak kasten işlenebilecektir. Fiillerin taksirle gerçekleştirilmesi halinde cezalandırılacağı hususu kanunda açıkça düzenlenmediğinden taksirle işlenmesi mümkün değildir. Ayrıca suçun değerlendirilmesi için failin herhangi bir saikle hareket etmesi de aranmamıştır.
Fail, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kişiyi görmesine rağmen bilerek ve isteyerek bu kişiye yardım etmemiş ve derhal yetkili merciilere bildirmemişse bu surumda yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğinden söz konusu suç oluşacaktır.
II. Suçun Özel Görünüş Halleri
1. Teşebbüs
Gerçek ihmali suçlar; kanunda tanımlanan icrai davranışın kasti olarak yapılmaması sonucu oluşmakta olup ayrıca neticenin gerçekleşmesi suçun oluşması bakımından aranmamaktadır. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu gerçek ihmali suç olduğundan failin kendisine yüklenen yardım veya bildirim yükümlülüğünü ihmal etmiş olması suçun tamamlanması için yeterlidir. Bu suç tipi kişinin kendisine yüklenen yükümlülüğü yerine getirmediği anda tamamlanır. Yani bu tip ihmal suçlarına teşebbüs mümkün değildir. Ancak doktrinde gerçek ihmali suçlara teşebbüsün mümkün olduğunu savunanlar da vardır.
Bu suç mütemadi nitelikte olduğundan kişinin yardım ve bildirim yükümlülüğü kesinti oluşana kadar devam eder. Bu durumda failim mağdurun yaşı, yaralanması veya hastalığı dolayısıyla ya da herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olduğunu görmesi ve olay yerinden uzaklaşması ancak pişman olup dönüp yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmesiyle sorumluluğu sona erer.
2. İştirak
Ancak ihmali davranışla işlenebilen yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçuna azmettirme suretiyle iştirak edilebilir. Örneğin bir kişinin kendini idare edemeyecek durumda olduğunu gören şehirlerarası otobüs şoförünün yardım amacıyla duracağı sırada yanında bulunan ikinci şoförün durmasını engellemesi halinde ikinci şoför azmettiren sıfatıyla sorumlu olacaktır
Mağduru kendini idare edemeyecek duruma düşüren kişi ayrıca yardım etmek isteyenleri de engellerse bu durumda etraftaki kişileri engelleyen ve mağduru bu hale düşüren kişi yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu bakımından da dolaylı fail olarak sorumlu olacaktır.
3. İçtima
Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan birini her gün görmesine rağmen yardım etmeyen kişi, suçun mütemadi bir suç olması sebebiyle tek bir suçtan sorumlu tutulacaktır.
Kendini idare edemeyecek durumda olan birçok kişiyi aynı yerde görmesine karşın bu kişilere yardım etmeyen ve durumu yetkili merciilere derhal bildirmeyen fail tek bir suçtan sorumlu tutulacakken uygulanacak ceza zincirleme suç olması sebebiyle artırılacaktır.
Fail, farklı zamanlarda farklı kişilere yardım etmezse, suçu işlediği mağdur sayısı kadar kişiye karşı işlediği suçtan sorumlu olur.
III. Soruşturma Usulü ve Yaptırım
Suçun temel şekli için öngörülen ceza 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Türk Ceza Kanununun 49. maddesinde, “süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz ”ifadesine yer verildiğinden bu suçun ceza alt sınırının bir ay olduğu açıktır. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Bu suçun soruşturması resen gerçekleştirilmekte olup şikayet aranmamaktadır. Suçun hem temel şekli hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış halinde dava zamanaşımı ise 8 yıldır.
Av. Ahmet EKİN &Stj. Av. Ezgi YÜCEL