Hukuk Devleti Kavramı Nedir?
Hukuk devleti kavramının önem kazanmasının nedeni, devletin modern çağda çok daha belirleyici rol kazanmış olmasıdır.
Hukuk devleti kavramı; İngiltere, ABD ve Fransa’daki burjuva devrimleriyle yaygınlaşmıştır.
Almanya’da ismini bulmuş (rechtsstaat) ve özgül bir anlam kazanmıştır.
Hukuk Devleti Kavramının Terminolojisi
Türkçeye Almancadan çevrilmiştir (recht = hukuk, stat = devlet). 1950’lerde öne çıkmış 1961 AY ile Türk hukuk literatürüne girmiş, 1982 AY hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü kavramlarını kullanmıştır. İngiltere’de rule of law (hukukun egemenliği, hukukun üstünlüğü), ABD’de due process of law (hukuk kuralları gereği) kullanımı vardır.
Polis Devleti Kavramı Nedir?
17 – 18. yy.da mutlakiyetçi rejimleri açıklamak için kullanılan ve Almanya’da ortaya çıkmış kavramdır.
Polis deyimi; hiçbir sınır ve denetim tanımayan kamu kudreti anlamına geliyordu.
Atina polisi yurttaşlar demokrasisi ile yönetilirken, çağdaşı Yunan polislerinin büyük çoğunluğu oligarşik, küçük bir kısmı da aristokratik rejimlerle yönetiliyordu.
Atina demokrasisi MÖ 3. yy.ın sonlarına doğru Makedon istilası ile ortadan kalkmıştır. Tarih, demokrasinin Antik Çağda da, modern çağlarda da gerçekleştirilmesi zor bir rejim olduğunu açıkça göstermektedir.
Polis Nedir?
Polis, yönetimi, yetişkin erkek yurttaşların elinde bulunduğu bir yurttaşlar topluluğudur.
Siyasal haklara sahip olmayanlar (kadın, çocuk), yabancılar ve köleler her türlü karar alma sürecinden dışlanmışlardır.
Polis, bir kent merkezi ile onun çevresindeki kırsal alanlardan oluşan bir bütündür.
Poliste üç nitelik önemlidir: Bağımsızlık, özerklik ve kendi kendine yeterliliktir.
Her polisi asıl ayırıcı özellik, her birinin diğerlerinden farklı topluluk olduklarına ilişkin inançlarıdır. Partikülarizm denilen bu inanç, her polisin ayrı bir dine, tanrılara, atalardan gelen kurallara sahip olmalarından kaynaklanıyordu.
Siyasal katılma: Her polis yurttaşlarından yoğun bir siyasal katılma ve ondan ötede tümüyle adanmışlık bekliyordu. Yurttaşların kişisel çıkarlarını asla polisin çıkarlarından üstün görmemeleri gerekiyordu. Kamusal yaşam dışında özel alan düşüncesine, birey ve bireyselliğe yer yoktu.
Atina yüz yüze ilişkilerin egemen olduğu toplumların tipik bir modeliydi, medyadan yoksun sözel bir toplumdu. Deme denilen 139 bölgeye ayrılmıştı. Paideia kültür aşılama sürecidir, eğitim faaliyetidir.
Aristo’nun en çok eleştirdiği nokta, Atina demokrasisinin yoksul çoğunluğa dayanması ve yoksulların yararına işleyen bir rejim olmasıdır.
Polisin Devletinin Özellikleri Nelerdir?
Polis modern devletten farklıdır. Modern devletin özelliği, yöneten ve yönetilenler dışında ayrı bir hukuksal, soyut kişiliğe sahip olması ve bu kişiliğe en üstün iktidar yetkisinin verilmesidir.
Oysa poliste böyle kişilik dışı, bir devlet olgusu fark edilemez. Devlet kavramı polise yabancıdır.
Polis bir kent devleti değildir, bir kent topluluğudur (koinonia).
Thucydides: Polis insanlardır, yurttaşlar topluluğudur.
Polis sadece kenti değil, kent ile kırsal alanın birlikte oluşturdukları tek bir birimdir.
Platon ve Aristo’ya göre polis, doğal evrimin en son aşamasını oluşturan bir zorunlu örgütlenme biçimidir, bir doğal olgudur ve zorunludur.
Birden fazla köyün bir araya gelip polisi oluşturmaları doğal bir zorunluluk olarak kendini dayatmıştır. Polis, iradi bir insan eylemi veya kararı sonucu değil, insan toplumunun doğal evrimi sonunda ortaya çıkmıştır.
Platon ve Aristo’ya göre polis, insanların ahlaklı, erdemli ve iyi bir yaşam sürdürebilecekleri tek manevi ortamdır. Polisle birey arasında bir karşıtlık, bir çıkar çatışması düşünülemez. Aristo, aile-birey ile polis arasındaki ilişkiyi bir bütün ile parçaları arasındaki ilişkiye benzetir. Platon’un ideal polisi Aristo’nunkinden daha bütünseldir, orada insanların tüm eylemleri polis tarafından düzenlenip denetim altında tutulur.
- Jaeger: Polis yurttaşların ve onların yaşamlarının tüm yönlerinin bir toplamıdır. Polis yurttaşa çok şey verir, ama karşılığında her şeyini de isteyebilir. Yurttaşların yaşamını düzenleyen tüm normlar polisten çıkar. Polise zararlı olan her hareket kötü, yaralı olan ise iyidir.
Polisten ayrı gerçek bir bireysel yaşamın bulunmaması onun doğasından kaynaklanır. Yurttaşların sahip olduğu kamusal ruh, kendilerini polisle özdeşleştirmeleri, polisi bir arada tutan en büyük güçtür. Bu şekilde beliren kolektif bilinç, bencilliğe ve özel çıkarlara hoşgörü gösteremez.
Aristo örnek vermektedir: Bazı polislerde düşman polise sınırı olan mülklerin sahiplerinin savaşla ilgili görüşmelere katılmaları (özel çıkarların polisin çıkarlarına zarar verebileceği gerekçesiyle) yasaklanmıştır.
İdiotes-polites ayrımı: Kendi özel yaşamına ve çıkarlarına dönük olarak yaşayan, kamusal hayata ilgi duymayan kişiler için aşağılayıcı bir sıfat kullanılır, bunlara idiotes denilir. Cenaze Töreni Söylev’inde Perikles’e göre, yurttaşlar yalnız özel işleriyle değil, polisin işleriyle de ilgilidir, genel politika konusunda bilgi sahibidirler. Genel politikaya ilgi duymayan bir kişinin Atina’da işi yoktur.
Poliste birey kavramı gelişmemiştir, insan kişi olarak kabul edilmemiştir. İnsan demek yurttaş demekti. Aristo, “insan siyasal bir hayvandır” derken yaşamın polisin yaşamına katılmaktan ibaret olduğunu söylüyordu. Polisin temel birimi insanlar, birey değil yurttaştır. L.Lipson: Yunan dili bireyi tam olarak karşılayan bir deyime bile sahip değildir. Bir insan ya polites ya da idiotesdir.
Poliste insan haklarından söz edilemez. Bireysel haklar, özel alan fikri poliste yer bulamaz.
Polis devletinde; kamusal alan – özel alan ayrımı yoktur.
Polis Devletine İlişkin Karşıt Görüşler
Bazı düşünürlere göre, demokratik vizyon, bireyi siyasal topluluk içinde yücelterek polisin gücünü sınırlandırmış ve özgürlük, özel yaşamın gizliliği ve insan onuru için yeterli alanı sağlamıştır.
Atina’da modern anlamda özgürlüklerin (özellikle ifade özgürlüğünün) bulunduğunu savunanlar, iddialarını iki kavrama dayandırmaktadırlar: İsegoria ve İsonomia.
İsegoria, tüm yurttaşların başta halk meclisi olmak üzere tüm siyasal kurullarda eşit konuşma ve öneride bulunma hakkına sahip olduklarını ifade eder.
İsonomia, yurttaşların siyasal haklarını kullanmada eşit durumda bulunduklarını anlatan ilkedir.
Bu iki ilkenin varlığının Atina’da özgürlükler rejimine yol açtığı savunulurken gösterilen kanıtlardan en önemlisi, Perikles’in Cenaze Töreni Söylevi’nden alınan bölümlerdir. Perikles günlük yaşamın özgürlükler ve açıklık temeline dayandığını vurgular. Bir diğer kaynak, Aristofones’in yapıtlarıdır.
Bu yapıtlarda Atina polisinin kurumlarını, liderlerini, sıradan yurttaşlarını eleştirmekten çekinmemiştir. Şövalyeler eserinde, birinci adam konumundaki Kleon’u bizzat eleştirebilmiştir.
Perikles Döneminde Özgürlük Anlayışı ve Birey Kavramı Var Mıdır?
Modern devlet, fiziksel güç kullanma tekelini tek merkezde toplayabilmişti. Modern insan hakları, işte bu gücü sınırlandırmak amacıyla ortaya çıkmıştı. İnsanın bir birey olarak kabul edilmesi ancak 19.yy.da genel bir kabul gördü.
Bu bağlamda baktığımızda, poliste birey ve bireysel özgürlük kavramlarına rastlayamayız. İnsan, polisin bir yurttaşı olduğu için ve onun siyasal yaşamına katıldığı ölçüde değer taşır.
Polisin siyasal yaşamına katılmayan yurttaşa Atina’da yer yoktur. Atina’da birey kavramı bilinmemektedir.
Yurttaşın polise karşı korunması düşüncesi, antik çağ insanının anlayabileceği bir ilke değildir. Tam aksine, polisi insanlara karşı koruma düşüncesi egemendi.
Polisin yurttaşlara karşı kendini koruma mekanizmalarından biri Ostrasizmdir. Bu yöntemle lider düzeyinde olan ya da önde gelen yurttaşlardan polis için tehlike yaratabileceği düşünülenler Halk Meclisinde ismen saptanıyor, sürgüne gönderilmeleri Agora’da tüm yurttaşların (en az 6.000 oy gerekli) onayına sunuluyordu.
Sıradan yurttaşlara karşı da Graphe Paranomen denilen yöntemle para cezası ödeme, mülküne el koyulma, siyasal haklarını kaybetme cezaları verilebiliyordu. Bu uygulama her yurttaş tarafından istenebiliyor ve Halk mahkemelerinde karar bağlanıyordu.
Fustel Coulanges: Antik kentlerdeki insanların özgürlüklerden yararlandıkları şeklindeki inanç ciddi bir hatadır. Antikçağın insanları özgürlük fikrine bile sahip değildi.
Özetlersek; poliste özgürlük kavramı modern özgürlük kavramından farklıdır. Onlar için özgürlük, polislerin özgür olması ve kendilerinin köle durumuna düşmemeleri anlamına geliyordu.
Polis – Modern Devlet Karşılaştırması
Ülke unsuru: Modern devlet ülke, insan topluluğu ve üstün iktidar ile oluşan ayrı bir hukuksal kişiliğe sahip bir siyasi kuruluştur. Poliste ülke öğesi dikkate alınmamıştır. Eski Yunan’da polis halkın adıyla ifade edilir.
İktidar unsuru: Politeia “polisin siyasal kurumlarının ve en üstün yetkiye sahip olanının düzenlenmesini ifade eder.” Yurttaşlar topluluğu, polisin siyasal düzeninin (politeia) tam kendisidir.
Politeia, polisin tüm siyasal yapısını, ruhunu, özünü anlatmak üzere kullanılmaktadır. Aristo, iktidarın tüm yurttaşlarca ortak yarar uygun olarak kullanıldığı sisteme polity, bunun bozulmuş yani yoksullar yararına kullanıldığı sisteme de demokrasi demektedir. Üstün iktidar öğesinin, bir devlette yerine getirdiği işlevin poliste de aynen bulunduğunu söyleyebiliriz.
Kişilik unsuru: Modern devlet ile polisi karşılaştırırken benzer kurulamayacak nokta, modern devletin hukuksal kişiliğidir. Devletin hukuksal kişiliği, değişen yönetimlerden ve yöneticilerden, belli bir zamanda yaşayan insan öğesinden ayrı ve bağımsız bir varlığa, sürekliliğe ve birliğe sahip olmasıdır.
Poliste böyle bir hukuksal kişilik aramak boşunadır. Polis toplumunda yurttaşların dışında, onların üstünde ayrı bir emir komuta mekanizması yani devlet yoktu. Poliste bir iktidar vardı, ama bu iktidar yurttaşlar topluluğundan ayrı, onların üstünde bir kişiliğe ait değildi.
Sartori: Yunanlılar açısından demokrasiyi belirleyen özellik devletsiz olmasaydı.
Hazine Teorisi (Fiscusteorie) Nedir?
Almanya’da ortaya çıkan teoriye göre, idarenin faaliyetleri ile hakları ihlal edilen kişilere yargısal yoldan mali karşılık elde etme olanağı tanınmaktadır.
Devlet hazinesi hükümdarın dışında, özel hukuka tabi bir tüzel kişilik olarak tanınıyordu. Böylece devlet ile hazine ayırt ediliyordu. Devletin eylem ve işlemlerinin hukuka aykırılığı ileri sürülemiyordu, hazine teorisi ile yönetilenlere yargı güvencesi sağlanmıştır.
Devlet ve hazinenin tek tüzel kişi olduğu benimsenince bu teori yerine hukuk devleti teorisi almıştır.
Hukuk Devleti ile Rule of Law Kavramları
Bir görüşe göre, her iki kavram da modern devleti hukukla bağlama idealini dile getirir ve aynı temele dayanırlar. İki kavram arasındaki tek fark; rule of law ifadesi devletle herhangi bir ilişkiye gönderme içermez, hukuk devleti ifadesi ise devlete ilişkin bir beyan içermektedir.
Dildeki bu farklılığın sebebi, anayasal gelişmelerin izlediği farklı tarihsel yoldur. İngiliz hukuku, devleti hukuksal bir kavram olarak ele almamıştır. ABD hukukunda ise devlet olarak eyalet anlaşılır.
İkinci görüş ise, iki kavram arasındaki farkın sadece terminolojik değil, içerik ve anlam farkını da içerdiğini savunur.
Bu görüştekilerin bir kısmı, iki kavram arasındaki farkı, İngiltere (hukuki süreç ve usul) ve Almanya (egemen, üstün otorite) arasındaki hukuksal ve siyasal kültürün farklılığına dayandırır.
Diğer kısmı farklılığın nedeni olarak özgürlük kavramını (İngiltere’de bireylerin sübjektif hakları üzerine inşa edilir, Almanya’da ise mutlakiyetçi devlete yönelik talepler olarak ele alınır) görür.
İki kavram üç noktada kesişir. Sosyolojik açıdan her iki kavram modern çağın ürünüdür ve modern devletle gelişmişlerdir.
Ekonomik açıdan her iki kavram kapitalist ihtiyaçlar ve burjuvazi çıkarlar için geliştirilmişlerdir. Bunların temel nitelikte olanları devletin hukukla sınırlandırılması, genel yasanın egemenliği ve hukuksal güvenliktir.
Düşünsel kökleri açısından her iki kavram aynı düşünsel kökten beslenir. Bu kaynak genel olarak aydınlanma felsefesi ve özel olarak liberalizmdir.
Diğer sayılabilecek nedenler;
- Modern devletin oluşum süreci iki ülkede farklı seyir izlemiştir.
- Kapitalizm iki ülkede eşitsiz gelişim göstermiştir.
- Aydınlanma geleneği ile liberal düşünce iki ülkede farklılaşmıştır.
Hukuk Devletini Tanımlama
Kapsayıcı tanım olarak; hukuk devleti, devlet erkinin yalnızca anayasa ve anayasaya uygun yasalar temelinde ve insan onurunun, özgürlüğün, adaletin ve hukuksal güvenliğin sağlanması hedefiyle kullanılabileceği anlamına gelir.
Anayasa Mahkemesine göre; hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu bir hukuk düzeni kurmakla kendini yükümlü sayan, bütün etkinliklerde hukuka ve anayasaya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Dar kapsamlı tanımlara göre; hukuk devletinin unsurlarından önemli olanları vurgulanarak yapılmış tanımlardır.
Hukuk Devletinin Özellikleri, İlkeleri ya da Unsurları
Hukuk devletinin özellikleri şunlardır:
- Devlet kudretinin hukukla bağlanması ve sınırlandırılması,
- Hukuksal güvenliğin sağlanması
- Temel hakların güvence altına alınması
- Devletin işlem ve eylemlerinin yargısal denetime tabi olması
Hukuk devletinin ilkeleri şunlardır:
- Güçler ayrılığı,
- Temel hakların güvence altına alınması,
- Yasallık,
- Devletin işlem ve eylemlerinin yargısal denetime tabi olması,
- Yargı bağımsızlığı,
- Yasaların anayasaya uygunluğunun sağlanması,
- Hukuksal güvenlik.
Biçimsel Hukuk Devleti – Maddi Hukuk Devleti
Hukukun pozitifliği ile doğruluğu/adilliği arasındaki ilişki, hukuk devletinin biçimsel ve maddi şeklindeki ayrımına temel oluşturur.
Hukuk devleti özellikleri ve ilkeleri incelendiğinde usul ve örgütlenmeye ağırlık verenler biçimsel hukuk devletine, içeriğe bakıldığında ise maddi hukuk devletine yol bulunabilir.
Biçimsel hukuk devleti, hedefleri bir kenara bırakır yalnızca tarz ve şekli belirler. Hukuk devletini biçimselliğe indirgeme yaklaşımı, bütünsel ve tutarlı bir görünüm sergilemez.
Maddi hukuk devleti, adil ve doğru olana ilişkin hedef ve amaçların meşruluk kaynağı olduğu bir devlet tipini ifade eder.
Biçimsel Hukuk Devleti Statükocu (Muhafazakâr) Versiyonu
Julius Stahl; Hukuk devleti karakteri ile yasal düzenin içeriği değil, dokunulmazlığı/mutlaklığı belirlenmiş olur. Hukuk devleti, devletin hedef ve içeriğini ifade etmez, aksine bunları gerçekleştirmenin tarz ve karakterini tanımlar.
Devletin amaçlarına ve devletin biçimine kayıtsızdır.
Hukuk devletinin özü, devlet faaliyetlerini çerçevelendiren biçimde yatar. Stahl’a göre; hukuk devletinin unsurları:
- İdarenin yasallığı
- Devlet-birey ilişkilerinin önceden biçimsel hukuk kurallarıyla belirlenmiş olması
- Devlet müdahalelerinin yargı denetimine açık olması
Biçimsel Hukuk Devletinin Devletçi Versiyonu
Bu modelde hukuk devleti, devletin hukukunun egemenliği altına sokulmuştur. Bunun anlamı, devletin, hukukun içeriğini istediği gibi belirleyebilmesidir.
Biçimsel Hukuk Devletinin Pozitivizmle İlişkisi
Biçimsel hukuk devleti anlayışı, pozitivizmi savunur. Hukuk devleti eşittir yasa devleti demektir.
Hukuk devleti eşittir yasa devleti denkleminin eleştirisi; kendi koyduğu hukuk kurallarına uyan her devletin hukuk devleti sayılması isabetsizdir.
Hukuk devleti, hukukun devleti bağladığına indirgenirse, ortaya gerçek anlamda hukuk devleti çıkacağı söylenemez.
Maddi Hukuk Devleti
Devlet erkinin, her şeyin üstünde yer alan belli temel ilkelere ve değerlere bağlı kabul edilmesidir.
Nazi usulü maddi hukuk devletinden söz edildiğinde; hukuk devletini imha etmenin bir aracı olarak maddi anlayışın benimsendiği söylenebilir.
Nasyonal Sosyalist Alman Hukuk Devleti
Yasallık ilkesinin dışlandığı, sadece sistemin temel değerlerine ve Nazi ideolojisine dayanan bir maddi hukuk devleti anlayışıdır. Carl Schmitt hukuk devleti kavramını Alman ruhuna yabancı bulmaktadır. Sonradan adını Hitler’in Alman Hukuk Devleti olarak değiştirmiştir.
Bu anlayış, içeriği ön plana çıkarırken biçimsel güvenceleri dışlayan bir anlayış ortaya koymuştur.
Maddi Hukuk Devleti Anlayışının Sakıncası
Egemen olanların hukuku işgal etmek için kullanabileceği bir işlevi görmeye elverişlidir.
Özgürlükler biçimsel düzenlemelerle değil, anayasanın değerler sistemi çerçevesinde korunur
Militan Hukuk Devleti Anlayışı
Almanya’da 1960’lı yıllarda mücadeleci ya da militan demokrasi sloganı ile özdeşleşmiştir.
Anayasada yer alan sert tedbirler ya da yasaklardan ibaret değildir. Bu düzen, gerektiğinde anayasada öngörülenlerden başka uygulama durumları da yaratabilir.
Militan demokrasi terimi, ilk defa 1937’de Alman Karl Loewenstein tarafından kullanılmıştır. Liberal demokrasinin, iç düşmanlarına karşı kendini müdafaa hakkı anlamına gelmektedir.
Militan demokrasi anlayışı, mevcut demokrasinin sınırlarının daraltılıp, özünün ufalanması ve niteliklerinin eksiltilerek devam ettirilmesi esasına dayanır. Bu sınırlandırmalar sivil toplumun, halkın siyasal sürece dilediği biçimde katılmasını engelleyecektir.
Militan demokrasi kavramıyla benzerlik kurularak militan hukuk devleti olarak nitelenen maddi hukuk devleti anlayışı, hukuk devletinin biçimsel unsurlarının ve güvencelerinin örselenmesi sonucunu doğurur.
Hukuk devletinin militanlığı, hukuku değil devleti güçlendirmeye yöneliktir.
Amacın gerçekleştirilmesinde belirleyici rol yargıya biçilir. Ulaşılan sonuç, statükonun korunmasıdır.
Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN