Egemenlik ve Egemenlik Kuramları
Egemenlik ve devlet ayrı düşünülmemelidir, yapışık ikizler görünümünde olgulardır.
Modern devlet yapısı, Avrupa’da feodal parçalanmışlığın coğrafi ve siyasi merkezileşme yoluyla aşılması sonucunda ortaya çıkmıştır.
Egemenlik ise, bu süreçte devlet erkinde merkezileşmeyi simgeleyen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern devlet ve egemenlik eşzamanlıdır.
Egemenlik Nedir?
Egemenlik devletin unsurları arasında sayılmaz. Egemenlikten anlaşılması gereken devlet kudretinin taşıdığı bir özellik olmasıdır.
Egemenlik devletin bir unsuru değil, bir özelliğidir.
Mutlak monarşilerden ulus – devletlere doğru yaşanan dönüşümde egemenliğin kaynağı, sahibi, nasıl kullanılacağı, sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağı soruları önemlidir.
Egemenlik ve devlet kavramlarının gelecekteki kaderlerinin de ortak olacağının varsayılması gerçek dışı olmaz.
Egemenlik devletten ayrı düşünülemez.
Siyasi merkezileşme:
Merkezileşme ile tüm yetkiler merkezde toplanmıştır. Modern devleti modern öncesi siyasi iktidar tiplerinden ayıran en temel farklardan biri budur. İki boyutu vardır:
- Hukuksal merkezileşme
- İdari merkezileşme
Egemenliğin Hukukiliği
Egemenlik hukuka dayanır ve fiili değildir. Egemenlik hukukun devlet kudretine atfettiği bir özelliktir.
Klasik Egemenlik Anlayışı
Egemenlik kavramının ortaya çıkışı 16.yy.da feodal düzenin çökmesiyle merkezileşmeye doğru gidişle çalışmaktadır.
Klasik egemenlik özelliklerini en yalın haliyle Bodin ve Hobbes’te bulmaktayız.
Jean Bodin
1576’da Devletin Altı Kitabı eserinde ilk kez egemenlik terimini kullanmıştır. Ulus devletin iktidarını egemenlik kavramıyla nitelendiren ilk düşünürdür.
Egemenlik ile ilgili görüşleri Fransız Krallığı ile ilgili olmasına karşın, daha sonra mutlak bir devlet düzeni haline geliştirilmiştir.
Bodin’in devlet tanımı; ailelerin ve onların ortak varlıklarının egemen güç tarafından adaletle yönetimidir.
Devlet tanımında 4 unsur vardır:
- Aile,
- Ailelerin ortak varlıkları,
- Egemen güç,
Bodin’in egemenlik tanımı; yurttaşlar ve uyruklar üstünde yasayla kısıtlanmamış en üstün iktidardır.
Egemenlik mutlaktır, bölünemez, süreklidir, devir ve ferağ olunamaz.
- Mutlak olması; yasalarla sınırlı, bağlı olmaması demektir. Zaten yasaların kaynağı kendisidir, kimseye hesap vermez. Yine de mutlaklık kuralsızlık demek değildir. Mutlaklık en önemli özelliktir.
- Sürekliliği; belli bir süre için verilememesidir, süreli ise egemenlik değil, bir yetki olur. Egemen kral egemenlik hakkını ömür boyu kullanır, ölünce tahta geçecek kişiye aktarır. Bu ilke modern devlet kuramına gelen en önemli katkıdır. Süreklilik sayesinde devlet kralın kişiliğinden bağımsızlaşır, soyut bir kamusal kişilik olarak kendini gösterir.
Kralın askerleri ordu, kralın serveti hazine, kralın toprakları ülke, kralın uyrukları ulus olarak kamusal anlam kazandığında, devleti düşünmek ve kralı devletten ayrı görmek mümkün olmuştur.
- Devredilemez olması; egemenlik kraldan krala geçer, zamanaşımına uğramaz.
- Ferağ olunamaz; egemen istese bile mutlak egemenliğinden vazgeçemez.
- Bölünmezliği; mutlak ve sürekli olmasıyla ilgilidir, egemenliğin bir olması gerekir.
Egemen Gücün Sınırı
Bodin’e göre egemen gücün tek sınırı tanrısal-doğal yasalarla ahlak değerleri (adalet) olabilir. Ama bunların da gerçek anlamda egemenliği sınırlamadığını kabul etmek gerekir, çünkü yaptırım söz konusu değildir. Egemen karşı toplumun direnme hakkından da söz edilemez. Egemeni bağlayan bir diğer sınır, yapmış olduğu anlaşmalardır.
Tanrısal-doğal yasalar: Adaleti içeren ve uyrukların özgürlük, mülkiyet, barış gibi haklarının saygı görüp korunmasını gerektiren, yazılı olmayan, ama insanların vicdanlarına sinmiş olan yasalardır.
Thomas Hobbes
Doğa durumunda; tam bir kargaşa ve vahşet ortamında yaşayan insanlar bundan kurtulmak için bir araya gelerek toplum sözleşmesiyle devleti oluşturmuşlardır.
Yöneten bu sözleşmenin tarafı değildir, bunun sonucu sözleşmenin egemeni bağlamamasıdır.
Hobbes, egemen gücü çok üstün ve sorumsuz bir konuma yerleştirmiştir. Egemenin yaptığı hiçbir şey uyruklarına yapılmış bir haksızlık olamaz. Direnme hakkı yoktur.
Egemenin sınırı bireyin yaşama hakkına dokunamaz.
Bodin ve Hobbes’in Ortak Noktaları
Egemenlik, siyasal iktidar için vazgeçilmezdir. Egemenlik mutlaktır. Her iki düşünürde de toplumsal düzenin sağlanması temel sorundur ve bunun çözümü sınırsız iktidarda görülmüştür. İki düşünürün görüşleri de kendilerinin içinde bulunduğu koşullar içinde şekillenmiştir. Bodin Fransa’da, Hobbes İngiltere’deki koşulların etkisinde kalmışlardır.
Egemenliğin İki Boyutu
Egemenliğin iç ve dış egemenlik olmak üzere iki boyutu vardır.
İç egemenlik: Devlet iktidarının içte en üstün olmasıdır.
Dış egemenlik: Devletlerin egemen eşitliği, içişlerine karışmama ilkeleri bundan kaynaklanır.
Egemenlik Kuramları Nelerdir?
Egemenlik kuramları teokratik egemenlik kuramları ve Demokratik egemenlik kuramları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu kuramlar da kendi içlerinde çeşitlenmektedir.
- Teokratik egemenlik kuramları
- Doğaüstü ilahi hukuk öğretisi
- Providansiyel ilahi hukuk öğretisi
- Demokratik egemenlik kuramları
- Milli egemenlik kuramı
- Halk egemenliği kuramı
Doğaüstü İlahi Hukuk Öğretisi
Egemenlik tanrıdan gelir.
Egemenliği yeryüzünde kullanacak kişiyi tanrı seçer.
Krallar tanrının seçtiği kişilerdir ve ona karşı doğrudan sorumludurlar.
Providansiyel İlahi Hukuk Öğretisi
Egemenlik tanrıdan gelir.
Egemenliği yeryüzünde kullanacak kişiyi tanrı seçmiş değildir. Tanrının yönlendirmesiyle insanlarca beşeri olaylar sonucunda seçilirler.
Halka karşı sorumluluk söz konusu olabilir.
Milli Egemenlik Kuramı
Egemenlik millete aittir.
Millet bireylerden bağımsız, onların üzerinde soyut, manevi bir varlıktır.
Yaşayanlarla, geçmişte yaşamış olanları ve gelecekte yaşayacak nesilleri içerir.
Egemenlik soyut bir varlığa aittir.
Halk Egemenliği Kuramı
Egemenlik halka aittir.
Millet belli bir zamanda yaşayan yurttaşlar topluluğudur.
Geçmişte yaşamış olanları ve gelecekte yaşayacak nesilleri kapsamaz. Somut vatandaş kitlesidir.
Her yurttaş, egemenliğin eşit bir hissesine sahiptir.
Egemenlik Kuramlarına Eleştiri
Millet kavramının belirsizliği
Soyut kavramın iradesi de olmaz.
Seçimlerde ortaya çıkan halk iradesi değildir, sadece geçerli oy kullananların iradesidir.
Egemenlik millete veya halka değil, seçmen topluluğuna aittir.
Egemenlik Kavramında Dönüşüm
Devlet kudretini klasik anlamda egemenlikle açıklamak olanaksızdır. Küreselleşme süreci de etkili olmaktadır. Pierson, egemenlik ve devlet tartışmasının üç yönde ilerlediğini tespit etmiştir.
Egemenliğin sahibi kimdir sorusuna cevapta egemenliğin halka yerleştirmek arzusu Bodin, egemenliğin sahibi olarak kralı öngörmekteydi. Halka ait bir hak olarak gören Rousseau’dur.
Egemenliğin bölünebilir nitelikte olup olmadığı sorunudur. (güçler ayrılığı).
Güçler ayrılığı ilkesini egemenliğin bölünmesi olarak değil de, egemenliğin değişik boyutlarının değişik organlarca üstlenilmesi olarak düşünülmesi doğru olur.
Egemenliğin tümden reddinde Duguit’e göre;
- Devletin metafizik kavramlarla açıklanmasına karşı çıkar.
- Metafizik bir kavram olan egemenlik fikrine de karşı çıkar.
- Ona göre, egemenliğin olduğuna ilişkin inanışın yıkılması gerekir.
- Devlet metafizik kavramlar yerine gözlemlenebilir olgularla açıklanabilir.
- Devlet kudreti egemenlikle değil, devletin üstlendiği kamu hizmetleri ile açıklanmalıdır. Bunlar somuttur, görülürdürler.
Günümüzde Egemenlik Anlayışı
İç egemenlik: İçte orantılı bir üstünlük, diğer iktidar odakları karşısında daha üst konumda olması.
Dış egemenlik: Uluslararası alandaki öznelerle hukuksal bakımdan eşit bir platformda ilişkiler kurabilme yeteneğidir.
Egemenliğin Mutlaklığını Aşındıran Faktörler
Egemenliğin mutlaklığını aşındıran faktörler şunlardır:
- Egemenliğin bölünmezliğine ilişkin gelişmeler
- Hukuk devleti ilkesi
- İnsan hakları
- Uluslar arası düzeydeki gelişmeler
- Küreselleşme
Küreselleşmenin Egemenliğe Etkisi
Habermas, küreselleşmenin ulus devlette üç bakımdan iktidar kaybına neden olduğunu belirtir.
- Devletin kontrol kabiliyeti ve gücünü yitirmesi (çevre sorunları, organize suçlar)
- Karar mekanizmasında meydana gelen meşruiyet eksikliği (kararları AB, IMF, Dünya Bankası kurumların alması)
- Devletin meşruiyet temin edici idari ve düzenleme hizmetleri sunmadaki yetersizliği (özellikle sosyal politika alanında sermayenin ülkeyi terk etmesi riskine karşılık sosyal politikalar gözden geçirilir)
Artık devletin ülkesi üzerinde en üstün otorite olduğunun, ifade edilmesi zorlaşmıştır. Küreselleşme, egemenliği sınırlayan bir faktör olarak ortada durmaktadır. Küreselleşme, egemenliği fiili olarak sınırlandırmaktadır. Küreselleşmenin, özellikle egemenliğin dışsal otoriteyi reddeden yönünü zayıflattığı belirtilmektedir. Bilgi devrimi toprak kontrolünü bazı bakımlardan güçleştirmektedir, bazı bakımlardan ise daha az önemli hale getirdiği için egemenliğin nitelik ve öneminin değişeceği ileri sürülmektedir.
Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN