Boşanma Davası
Türk Medeni Kanunun 167. Maddesi uyarınca boşanma davasının konusu şu şekildedir; “Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.”
Dava açacak eş, mahkemeden, boşanmayı talep edebileceği gibi ayrılığı da talep edebilecektir. Eşlerden biri boşanma talebiyle boşanma davası açmışsa da hakim, eşlerin barışma ihtimalinin bulunduğu hallerde boşanma yerine takdir yetkisini kullanarak ayrılığa karar verebilecektir.
TMK madde 170/III: “Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.”
İşbu maddelerden de anlaşıldığı üzere boşanma davasının konusu ayrılık ve boşanma olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Boşanma ve Ayrılık Arasındaki Farklar, Benzerlikler
Boşanma ve ayrılık, sebepleri açısından hiçbir farklılık taşımamaktadır. Türk Medeni Kanunda düzenlenen boşanma sebepleri aynen ayrılma sebepleri olarak da karşımıza çıkmakta olup Yargıtay da bu doğrultuda kararlar vermektedir.
Eşler boşanma davasında ayrılığa ya da boşanmaya hükmedilmesini isteyebilecektir. Hakim de boşanma talebiyle huzuruna gelen eşlerin evliliklerinde korunmaya değer bir menfaat bulunması ya barışmaları ihtimalinin kuvvetli olması halinde ayrılığa hükmedebilecektir. Fakat ayrılık talebiyle gelen eşlerin boşanmasına katiyen karar verilemeyecektir.
TMK madde 170/II: “Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.”
Boşanma ve ayrılık her ne kadar sebepleri bakımından farklılık göstermeseler de sonuçları bakımından ayrılmaktadırlar
Ayrılığın Hukuki Sonuçları
Boşanma sonucunda, evliliğin tamamen sona erdiğinden bahsedilse de ayrılıkta durumun bundan farklıdır. Ayrılıkta ortak hayat bir süreliğine durdurulmuş olup ve her eş kendisine yeni bir yerleşim yeri edinir.
Ayrılık süresinin kanunda, bir yıldan üç yıla kadar uzayabileceği öngörülmüştür. TMK madde 171; “Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.”Bu süreyi belirleme noktasında hakimin takdir yetkisi bulunmaktadır.
Ayrılık kararı ile evlilik sona ermez ve buna bağlı olarak eşlerin medeni durumlarında bir değişiklik olmaz, “evli” statüsünü korurlar. Örneğin kadın eşinin soyadını kullanmaya devam eder.
Ayrılık ile birlikte eşler, evlilik birliğinin getirdiği birlikte yaşama yükümlülüğü dışındaki tüm yükümlülükler altında olmaya devam edeceklerdir. Örneğin ayrılık döneminde de eşler birbirlerine olan sadakat yükümlülüğünü devam ettirmek zorundadırlar.
Ayrılık kararı ile evliliğin sona erdiğinden bahsedilemeyeceği için ayrılık döneminde doğan çocuklar da evlilik içi çocuk olacaktır. Şayet ayrılık sürerken eşlerden biri ölürse diğer eş onun mirasçısı olacaktır.
Ayrılığa karar verildiğinde hakim, ayrılığın süresini takdir eder ve somut olay özelinde eşler arasında kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.
TMK madde 180: “Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.”
Ayrılık süresince çocukların bakımı, çocuklarla kişisel ilişki, iştirak nafakası gibi konular hakim tarafından belirlenir.
TMK madde 182:
“Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana vebabayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
YARGITAYHUKUK GENEL KURULUE. 2011/3-635, K. 2011/688, T. 23.11.2011 “Dava, eş için tedbir, çocuk için reşit olana kadar iştirak, reşit olduktan sonra yardım nafakası istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; davacı kadın yararına uygun bir nafakaya hükmedilmesinin gerekip gerekmediği; ayrıca müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarının fahiş olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Ayrılık durumunda evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak durumundadır. Özellikle ayrı yaşam hakkını kazanan kadın için tedbir nafakası verilmesinin yıllardır kabul gördüğü; ayrı yaşayan eşin ekonomik durumu iyi olsa dahi az veya çok katkıda bulunulacağı; kadının gelir durumunun ancak takdir edilecek nafaka miktarına etkili olabileceği görüşü benimsenerek, sonuçta davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.” |
Ayrılığın Sona Ermesi
Ayrılık, hakimin belirlediği sürenin bitimiyle kendiliğinden sona erer. Fakat süre bitmeden eşlerin yeniden bir araya gelerek barışmaları, ortak hayatı yeniden kurmaları halinde de sona erer.
Ayrılık sona erdikten sonra tarafların yeniden evlilik birliğini kurmak istememeleri ile yeniden boşanma davası açılacaktır. Her iki eş de işbu boşanma davasını açabilir. Kusurlu eşe de tanınan bu hak TMK madde 172’de hüküm altına alınmıştır.
Boşanma
Boşanma davasında, geçerli sebeplerin varlığı halinde eşlerin boşanmasına karar verilir. Boşanma davaları yenilik doğuran davalardan olup işbu sebeple verilen boşanma kararı ile evlilik kesin olarak sona erer.
Boşanma kararı ile evlilik fiilen ve hukuken ortadan kalkar. Boşanma kararının, ayrılık kararından en büyük fakı da budur; evliliğin sadece fiilen değil hukuken de sona ermesi.
Boşanma kararı kesinleşinceye kadar davanın her safhasında eşler davadan feragat edebilecektir.