İlamsız İcra Nedir?
Cebri icra yollarından ilamsız icra üçe ayrılmaktadır. Bunlar:
- Genel haciz yolu
- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu
- Kiralanan taşınmazın ilamsız tahliyesi yolu
Genel haciz yolu para ve teminat alacakları içindir. Eğer para alacağı bir kambiyo senedine dayanıyorsa kambiyo senetlerine özgü haciz yoluna başvurmak gerekir. Genel haciz yolu için alacağın bir senede bağlanmış olmasına gerek yoktur.
Para alacağı rehinle temin edilmiş ise önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmak zorundadır.
Genel haciz yolu, rehinle temin edilmemiş ve kambiyo senedine dayanmayan bütün para ve teminat alacakları için başvurulan cebri icra yoludur. Uygulamada en çok başvurulan genel haciz yolu ile takiptir. Buna paralel olarak İcra ve İflas Kanunu da genel haciz yolunu en geniş şekilde düzenlemiştir. Diğer bütün icra ve iflas yollarında genel haciz yoluna atıf yapılmıştır. Genel haciz yolunun iflastaki karşılığı genel iflas yoludur.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu genel haciz yoluna benzemektedir ancak bu yola başvurabilmek için alacağın bono, poliçe ya da çeke dayanıyor olması gerekmektedir. Bu yola başvurabilmek için alacağın bir mahkeme kararı ile tespit edilmiş olmasına gerek yoktur. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolunun iflastaki karşılığı kambiyo senetlerine özgü iflas yoludur.
İlamsız icra para alacaklarının daha hızlı tahsili için düzenlenmiştir. Bunun istisnası ise kiralanan taşınmazların ilamsız tahliyesi yoludur.
İlamsız İcrada Görev ve Yetki
A.Görev
Asıl icra organları icra dairesi, icra mahkemesi, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay’dır.
İcra işlerinde birinci derece görevli merci icra daireleridir. İcra daireleri arasında görev ayrımı olmadığı için görev uyuşmazlığı çıkmaz. Bir yerde birden fazla icra dairesi varsa onlar arasındaki ilişki görev ilişkisi değil iş bölümü ilişkisidir.
İcra mahkemesi sınırlı yetkili özel bir mahkemedir. Asıl görevi icra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı yapılan şikayet ve itirazları incelemektir. Her icra mahkemesi hakimi, kendisine adli yargı adalet komisyonu başkanlığınca dönüşümlü olarak bağlanan icra ve iflas dairelerinin işlemlerine yönelik şikayetleri ve itirazları inceler, bu dairelerin gözetim ve denetimlerini yapar, idari işlerine bakar.
B.Yetki
İlamsız icrada yetki, bir icra takibine hangi yerdeki icra dairesinin bakacağı ile ilgilidir. İcra ve İflas Kanunu’nda yetki bakımından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapılmıştır. Para alacağı için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre geçerli olan genel ve özel yetki kuralları genel haciz yoluyla takipte icra daireleri için de geçerlidir.
İlamsız icrada genel yetkili icra dairesi, takibin başladığı tarihte borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesidir.
Sözleşmeden doğan para alacakları için sözleşmenin ifa yerindeki icra dairesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri tarafların açık veya örtülü rızalarına göre belirlenir. İfa yeri sözleşmede kararlaştırılmamışsa Türk Borçlar Kanunu’ndaki yedek kural uygulanır. Buna göre para alacakları götürülecek borçlardandır bu nedenle alacaklı para alacağı için kendi yerleşim yeri icra dairesinde de icra takibi yapılabilir. Ancak bu kuralın uygulanabilmesi için borçlunun alacalı ile arasındaki hukuksal ilişkiyi kabul etmesi gerekir. Ayrıca hukuken geçerliliği olmayan sözleşmelerde ifa yerinde takip yapılmaz.
Sözleşmenin kurulduğu yer icra dairesi de ilamsız takipte yetkilidir.
Kambiyo senetleri bakımından alacaklının kendi yerleşim yerinde takip yapabilmesi kuralı geçerli değildir. Kambiyo senetlerindeki borç aranacak borçlardandır bu nedenle ancak borçlunun yerleşim yerinde takip başlatılabilir.
Yetki Sözleşmesi
İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olmadığı için taraflar yetki sözleşmesi yaparak yetkisiz bir icra dairesini yetkili kılabilirler.Yetki sözleşmesinin geçerlilik koşulları:
- Sözleşmenin tarafları tacirler veya kamu tüzel kişileri olmalıdır.
- Konusu tarafların üzerinde serbestçe hareket edebileceği bir konu olmalıdır, kesin yetki hallerinde yetki sözleşmesi yapılamaz.
- Sözleşme yazılı olarak yapılmalıdır.
- Uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuksal ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması gerekir.
- Yetkili kılınan icra dairesi veya dairelerinin açıkça gösterilmesi gerekir.
Yetki sözleşmesi ile birden fazla icra dairesi yetkili kılınabilir. Aksi kararlaştırılmadıkça sadece sözleşme ile belirlenen icra dairelerinde takip başlatılabilir.Taraflar aksine karar vermedikçe Türk hukukunda yetki sözleşmeleri münhasır yetki sözleşmesidir. Eğer taraflar yetkili kıldıkları icra dairelerinin yanında kanunda belirtilen genel ve özel yetkili icra dairelerinin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa bu hususu sözleşmede belirtmeleri gereklidir.
İcra dairesinin yetkisinin kamu düzenine ilişkin olduğu haller:
- Taşınmaz mallar sadece taşınmazın bulunduğu yer icra dairesi tarafından haczedilebilir.
- Terekeye karşı yapılan icra takiplerinde miras bırakanın son yerleşim yeri icra daireleri yetkilidir. Ancak miras bırakanın sağlığında doğan bir alacak için yaptığı yetki sözleşmesi ile yetkili kılınan icra dairesinin yetkisi devam eder.
- Can sigortalarında sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine olan istemler için onların yerleşim yerinin bulunduğu yerde takip yapılabilir.
Yetki İtirazı
İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle yetkisiz icra dairesinde başlatılan takip sonucu ödeme emri kendisine tebliğ edilen borçlu yetki itirazında bulunmazsa yetkisiz icra dairesi yetki kazanır. Yetki itirazının ödeme emrine itiraz süresi olan yedi gün içerisinde yapılması gerekir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılmalıdır. Borçlunun yetki itirazında yetkili icra dairesini bildirmesi gerekir. Borçlu sadece yetki itirazında da bulunabilir. Hem yetkiye hem de esasa itiraz eden borçlunun bunu açıkça bildirmesi gereklidir.
Süresi içinde yapılan yetki itirazı takibi kendiliğinden durdurur. Yetki itirazı ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dairesine yapılır. Bunun üzerine alacaklı iki şekilde davranabilir:
- Alacaklı borçlunun yetki itirazını kabul ederse dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini ister, dosyayı alan yetkili icra dairesi borçluya yeni bir ödeme emri tebliğ eder. Borçlu yeni ödeme emrine karşı yetki itirazında bulunamaz ancak esasa itiraz edebilir.
- Alacaklı borçlunun yetki itirazını kabul etmezse yetki itirazının kaldırılması için görevli mahkemeye başvurur.
- Borçlu yalnızca yetki itirazında bulunmuşsa alacaklı yetki itirazının kaldırılması için icra mahkemesinde itirazın kesin kaldırılması yoluna gidebilir. Sadece yetki itirazının kaldırılması için genel mahkemede itirazın iptali davası açılamaz; çünkü yetki itirazının kaldırılması yetkisi sadece icra mahkemesine aittir.
- Borçlu hem yetkiye hem de esasa (borca ve/veya imzaya itiraz) itiraz etmişse alacaklı itirazın kaldırılması için genel mahkemelerde itirazın iptali davası açabilir. Bu halde genel mahkeme yetki itirazını da inceler ancak sadece yetki itirazının kaldırılması için genel mahkemede dava açılamaz.
- Borçlu hem yetkiye hem de esasa itiraz etmişse alacaklı icra mahkemesinden her iki itirazın da kaldırılmasını isteyebilir. Bu halde icra mahkemesi önce yetki itirazını inceler. İcra mahkemesi icra dairesinin yetkili olduğuna karar verirse esasa itirazı incelemeye geçer.
İcra mahkemesi yetki itirazını haklı bulursa itirazın kaldırılması isteminin reddi, ödeme emrinin iptali ve takip dosyasının istem üzerine yetkili icra dairesine gönderilmesi kararı verir. Bunun üzerine alacaklının kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde yetkisiz icra dairesine başvurarak gerekli giderleri ödeyip takip dosyasının yetkili icra dairesini gönderilmesini talep etmesi gerekir. Yetkili icra dairesindeki takip yetkisiz icra dairesindeki takibin devamı sayıldığı için alacaklıdan yeniden harç alınmaz; zamanaşımı yetkisiz icra dairesine yapılan takip ile kesilmiş olur. Alacaklı kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde yetkili icra dairesinde takibin devam etmesini istemezse takip yapılmamış sayılır. Daha sonra yeniden takip yapmak isterse tekrar harç ödemek zorundadır. Yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebiyle duran zamanaşımı iki haftalık sürenin geçmesi ile geçersiz olur.
İcra mahkemesine sadece yetki itirazı yapılmışsa ve mahkeme bu itirazı haksız görürse yetki itirazının kaldırılmasına karar verir. Bu karar ile birlikte icra takibi kesinleşir ve alacaklı haciz isteyebilir.
Borçlu hem yetkiye hem de esasa itiraz etmişse icra mahkemesi, yetki itirazını haksız bulursa yetki itirazının reddine karar verir ve esası incelemeye geçer.
İcra mahkemesini yetkisi yargı çevresi içerisinde bulunan icra dairesinin yetkisine bağlıdır. İcra suçlarıyla ilgili davalarda icra takibinin yapıldığı yer icra mahkemesi yetkilidir.
Genel mahkemelerin yetkisi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre belirlenir. Ancak İcra ve İflas Kanunu bazı hallerde genel mahkemeler için özel yetki kuralları öngörmüştür. Bu nedenle genel mahkemelerin bahsi geçen işlemlerine özel yetki kuralları uygulanır.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2013/12-476 E, 2014/5 K, 15.01.2014 T İCRA DAİRESİNİN YETKİSİNE İTİRAZ VE BORCA İTİRAZ NEDENİYLE TAKİBİN İPTALİ İSTEMİ YETKİSİZ MAHKEMENİN BULUNDUĞU YERDEKİ İCRA DAİRESİ İHTİYATİ HACİZDEN SONRA YAPILACAK İCRA TAKİPLERİ İÇİN YETKİLİ DEĞİLDİR İHTİYATİ HACİZ KARARI ALINDIKTAN SONRA ON GÜN İÇERİSİNDE YETKİLİ İCRA DAİRESİNDE KARARIN İNFAZ ETTİRİLMESİ GEREKİR ÖZETİ: Borçluların ikamet adreslerinin Kütahya ilinde bulunduğu ile takibe konu çekin İstanbul’da keşide edildiği ve muhatabın da bu yerde bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamakta olup, ihtiyati haciz kararı Ankara Mahkemesi nezdinde alınmış ve icra takibi Ankara icra dairesinde başlatılmıştır. Bu durumda; icra dairesinin yetkisinin İİK atfı ile HMK’nın genel yetki kuralları uyarınca belirlenmesi gerekir. Olayda borçluların ikamet adresi Kütahya ilinde bulunduğundan icra takibinin başlatıldığı Ankara 11. İcra Müdürlüğü işbu takip yönünden yetkisizdir. O halde, icra takibi yetkisiz icra dairesinde başlatıldığından yetki itirazının kabulü doğru olup, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gereklidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir. Taraflar arasındaki “yetki itirazı ve takibin iptali” şikayetinden dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin kabulüne dair verilen 27.01.2012 gün ve 38/57 E., K. sayılı kararın incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 09.07.2012 gün ve 7138/23841 E., K. sayılı ilamı ile; (… Alacaklı tarafından, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/127 D. İş esas 2011/127 karar sayılı ve 26.12.2011 tarihli ihtiyati haciz kararı ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ettiği anlaşılmıştır. İİK.nun 261. maddesi uyarınca alacaklı, mahkemeden aldığı ihtiyati haciz kararının infazını on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden istemek zorundadır. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar. Buna göre İİK.nun 261. maddesi hükmü doğrultusunda alacaklının ihtiyati haciz kararını veren Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin bulunduğu Ankara İcra Dairesinde icra takibi başlatmasında yasaya aykırılık bulunmadığından, mahkemece borçlunun diğer itirazları incelendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan yasal düzenleme gözardı edilmek suretiyle yetki itirazının kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır…), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece gerekçeli kararın yazım tarihine ilişkin bozmaya uyulmuş, yetki itirazına ilişkin olarak ise önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Karar: Şikayet, icra dairesinin yetkisine itiraz, bu istem kabul edilmez ise borca itiraz nedeniyle takibin iptali istemine ilişkindir. Şikayetçi/borçlular vekili, müvekkilleri aleyhine Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/19943 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, ancak takibe konu çek suretinin müvekkillerine tebliğ edilmediğini, bu nedenle takibin dayanağı olan çek hakkında müvekkillerinin hiçbir bilgisi olmadığından borca itiraz ettiklerini, ayrıca, yapılan takibin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığını, yetkili icra dairesinin Kütahya İcra Müdürlüğü olduğunu, müvekkillerinin Kütahya ilinde oturduklarını, çekin ise İstanbul’da keşide edildiğini, yetki itirazının ret edilmesi halinde ise takibe ve ödeme emrine karşı yapılan itirazın kabulüyle takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilmiş olup, alacaklı Ali Ö. direnme kararı öncesindeki ilk temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin hamili olduğu çekin davacı borçlular tarafından ciro edildiğini, ibrazında çekin karşılıksız çıktığını, bunu üzerine dava dışı keşideci Yedisanat Tasarım Ltd. Şti ve davacı cirantalar aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesinin mahkemeden talep edildiğini, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/127 D.İş dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesi üzerine de şikayete konu icra takibinin başlatıldığını, ihtiyati haciz kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinde takip başlatılmasında bir yanlışlık bulunmadığını belirtmiştir. Mahkemece, borçluların Kütahya ilinde ikamet ettikleri, takibe konu çekin ise İstanbul’da keşide edildiği, bu nedenle Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün takipte yetkisiz olduğu gerekçesiyle yetki itirazının kabulüne karar verilmiştir. Alacaklı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize alacaklı vekili getirmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK’nun 261. maddesi uyarınca, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için icra dairelerinin yetkisini düzenleyen mevzuatın açıklanması gerekmektedir. Bilindiği üzere icra takiplerinde yetki belirlemesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 50. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre yapılmaktadır. Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 447. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca; mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamalar, 6100 Sayılı HMK’nın bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır. İİK’nun 50. maddesi aynen “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur” düzenlemesini içermektedir. Anılan bu yasa hükmünden anlaşılacağı üzere; para veya teminat borcu için yapılan takiplerde HUMK’nun yetkiye dair hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu hükümler, HUMK’nın 9. maddesi ila 27. maddeleri arasında düzenlenmiş olup (HMK m.5-18), çok genel bir açıklamayla bunlar; davalının ikamet mahkemesi, akdin kurulduğu yer mahkemesi, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi ve diğer yetki belirlemeleri olup, bunların içinde somut olayla ilgili olan 12. maddedeki düzenlemenin ayrıca açıklanması gerekmektedir. HUMK’nın 12. maddesinde, ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemenin bir gereği olarak ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinde de İİK’nun 50. maddesi yollaması ile icra takipleri başlatılabilmekteydi. Ancak; 1086 sayılı HUMK’nu, 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanın 6100 sayılı HMK’nın 435. maddesi uyarınca, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. 6100 Sayılı HMK’da ise HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla, HUMK’nın 12. maddesi ile düzenlenen yetki belirlemesi artık uygulanmayacaktır. Doktrinde de aynı görüş dile getirilmiş olup; “01.10.2011 tarihinden sonra, eğer ihtiyati haciz kararını veren mahkeme HMK m. 5-18 hükümlerine göre yetkili değil (yetkisiz bir mahkeme) ise, bu (yetkisiz) mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi, ihtiyati hacizden sonra yapılacak icra takipleri için yetkili değildir. Çünkü, eski HUMK 12. madde hükmü, yeni HMK’na alınmamıştır” (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. baskı, Ankara 2013, s.179). Eş söyleyişle, İİK’nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı (HMK’nın 447/2. maddesi atfıyla) 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir. Bu aşamada İİK’nun 261. maddesi üzerinde de durulmalıdır. Anılan yasa hükmü aynen: “Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar. İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir. (Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./61. md.) İhtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır” şeklindedir. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce İİK’nun 261. maddesi hükmü uyarınca ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinin de takipte yetkili olduğunu, bu yasa hükmünün İİK’nun 264. maddesi ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini, icra takibinin ihtiyati haciz kararının infazının devamı niteliğinde olduğunu, ihtiyati haczin bir yerde, icra takibinin ise bir başka yerde yapılmasının infazda ve usul uygulamasında sorunlara neden olacağını, asıl takip ile ihtiyati haczin ayrılmamasının gerektiğini ileri sürmüşler ise de, çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmemiş ve İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediğine, icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olmasını gerektirecek bir hüküm içermediği için icra dairesinin yetkisinde İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanmasının gerektiğine karar verilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; icra takibine konu 31.10.2011 keşide tarihli, 11.918,00 TL bedelli çek için alacaklı A.Ö. tarafından talep edilmesi üzerine Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/127 D.İş dosyası üzerinden 26.12.2011 tarihinde ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/19943 esas sayılı dosyasında Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/127 D.İş dosyasında verilen ihtiyati haciz kararı ibraz edilerek 28.12.2011 tarihinde, borçluların malları üzerine kayden haciz konulması talep edilmiş olup, borçlulardan A.A. ve İ.A. aleyhlerine kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatılmıştır. Ödeme emri 05.01.2012, tarihinde borçluların Kütahya adreslerinde tebliğ edilmiştir. Borçluların ikamet adreslerinin Kütahya ilinde bulunduğu ile takibe konu çekin İstanbul’da keşide edildiği ve muhatabın da bu yerde bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamakta olup, ihtiyati haciz kararı Ankara Mahkemesi nezdinde alınmış ve icra takibi Ankara icra dairesinde başlatılmıştır. Bu durumda; icra dairesinin yetkisinin İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kuralları uyarınca belirlenmesi gerekir. Olayda borçluların ikamet adresi Kütahya ilinde bulunduğundan icra takibinin başlatıldığı Ankara 11. İcra Müdürlüğü işbu takip yönünden yetkisizdir. O halde, icra takibi yetkisiz icra dairesinde başlatıldığından yetki itirazının kabulü doğru olup, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gereklidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir. Sonuç: Davalı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanunun 29.maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7” atfıyla uygulanmakta olan aynı Kanun’un 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. |
Yukarıdaki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında icra takibinin konusu bir kambiyo senedi olan çektir. Olayda borçlunun yerleşim yeri Kütahya, çekin düzenlenme yeri ve muhatabın bulunduğu yer İstanbul’dur. İcra takibi ise ihtiyati haciz kararı verilen Ankara’da kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılmıştır. Bunun üzerine borçlu süresi içinde icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmiştir.Olayda 26.11.2011 tarihli ihtiyati haciz kararını veren Ankara mahkemesi nezdinde icra takibi Ankara icra dairesinde başlatılmıştır. Mülga HUMK’un 12. maddesinde, ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemenin bir gereği olarak ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinde de İİK’nun 50.maddesi yollaması ile icra takipleri başlatılabilmekteydi. Ancak bu hüküm 04.02.2011’de Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na alınmamıştır. Bu nedenle 01.10.2011 tarihinden sonra ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra daireleri yetkili değildir. Yani ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi salt bu sebepten ötürü yetkili hale gelmez. Kambiyo senetleri bakımından borç aranacak borç niteliğinde olduğundan dolayı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte borçlunun yerleşim yeri icra daireleri yetkilidir. Bu nedenle yukarıdaki karara konu olayda yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yeri olan Kütahya icra daireleridir.