İyiniyet ve Dürüstlük Kuralı
Hakların kazanılması; aslen kazanma, tesisen kazanma ve devren kazanma olarak üç şekilde gerçekleşir.
Bir hakkın doğrudan doğruya, ilk sahibi olarak kazanılması hakkın aslen iktisabı haliyle olur. Bir hakkın bir kişiden diğerine geçmesi halinde ise devren kazanma mevcuttur. Eğer hak sahibi kişi, sahip olduğu hakkı devretmez, bu hakka dayanarak başka bir kişiye yeni bir hak sağlarsa, söz konusu hak tesisen kazanılmış olur.
Hakların Kazanılmasında İyiniyetin Rolü Nedir?
Türk Medeni Kanunu m. 3’te sözü edilen iyiniyet kavramı; durumun gerektirdiği tüm özeni gösterdiği halde, bir hakkın kazanılmasına veya diğer bir hukuki sonucun gerçekleşmesine ilişkin bir engelin varlığının farkında olmamak şeklinde ifade edilir.
İyiniyetin temelinde namuslu, doğru dürüst davranma fikri yatmaktadır. Bir hukuki sonucun gerçekleşmesine ilişkin engeli bilen ve bilmesi gereken kişi/kişiler iyiniyet iddiasında bulunamazlar.
İyiniyetin Aranacağı Kişiler
Temsil hallerinde hem temsil edilenin hem de temsilcinin iyiniyetli olması gerekir.
Tüzel kişilerde ise iyiniyet kavramı, o hukuki ilişkide tüzel kişiyi temsil etmeye yetkili organı oluşturan kişilerde aranır.
Miras ortaklığı ve adli ortaklık gibi tüzel kişiliği bulunmayan, elbirliği ortaklığı bağı sebebiyle bu ilişkiye katılan kişilerin içlerinden birinin kötüniyetli olması, topluluğun tamamının iyiniyetli sayılmasına engel olur.
İyiniyetin Aranacağı An
İyiniyetin koruyucu etkisinin uygulanabilmesi için bazı hallerde iyiniyetin belirli zaman kesitinde mevcut olması aranırken, bazı hallerde de bir devamlılık gerekir. Bir taşınır malın mülkiyetinin zamanaşımı ile kazanılmasında, iyiniyet zamanaşımı süreci boyunca devam etmelidir. Emin sıfatıyla zilyetten taşınır mülkiyetini kazanmada ise iyiniyet iktisap anında aranır.
Türk Medeni Kanunu madde 3 hükmünde, “..asıl olan iyiniyetin varlığıdır.” esasında anlatılmak istenen iyiniyet karinesidir. Karşı taraf, iyiniyetin koruyucu etkisinden yararlanacak olan kişinin iyiniyetli olmadığına ilişkin iddiası varsa bunu ispatla etmek zorundadır.
Hakların Kullanılmasında Dürüstlük Kuralının Rolü Nedir?
Tüm hakların kullanılmasında uyulması gereken bir kural vardır, o da Türk Medeni Kanunu madde 2’de ele alınmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hakların kullanımında dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlı olan kurallardır. Dürüstlük kuralı; bireylerden, namuslu dürüst ve makul bir insan olarak beklenen davranışları ifade ederken; hakkın kötüye kullanılması yasağında, hak kendi sınırları içinde kullanılmakla beraber hakkın asıl amacına aykırı bir şekilde kullanılmasıdır.
Hakların Kötüye Kullanılma Halleri Nelerdir?
Hakların kötüye kullanıldığını gösteren durumlar şöyle sıralanabilmektedir:
- Hakkın kullanılmasında meşru bir menfaatin bulunmaması,
- Kendi ahlaka aykırı davranışına dayanarak hak kullanılması,
- Hakkın kullanılmasının hak sahibine sağlayacağı menfaat ile başkasına vereceği zarar arasındaki aşırı oransızlığın varlığı,
- Uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunulmasıdır.
Hakların Kötüye Kullanılmasının Yaptırımı Nedir?
Hakkın kötüye kullanılması durumunu TMK m.2/f.2 “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bazen hakkın kötüye kullanılmasından zarar gören kişiye bu zararını gidermek üzere bir dava hakkı tanınmıştır. Bu davalar zararın önlenmesi, zarar verici durumun giderilmesi davaları veya bir tazminat davası da olabilir.
Dürüstlük Kuralı Ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağının Uygulama Alanı Nerelerdir?
Dürüstlük kuralının uygulanması gereken en önemli uygulama alanları şunlardır:
- Kanunun yorumlanmasında ve boşluklarının doldurulmasında,
- Kanuna karşı hilenin önlenmesinde,
- Sözleşmelerde değişiklik yapılması veya sözleşmenin sona erdirilmesinde,
- Hukuki işlemin oluşması, yorumlanması ve tamamlanmasında,
- Borçların doğumunda.
Hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük kuralı, kanun hükümlerinin gerektiği gibi uygulanmasının yol açtığı adalete, hakkaniyete ve ahlak anlayışına aykırı, hayat ihtiyaçlarına uymayan sonuçların meydana gelmesini önleyecek “genel kural” niteliğinde temel hukuk ilkeleridir.
Hakların Korunması Hangi Yollarla Mümkündür?
Hak sahiplerinin haklarını koruması için sahip oldukları temel yetki, haklarına uyulmasını talep yetkisidir. Eğer talep, istenen sonucu sağlamazsa hak sahiplerinin başvuracağı diğer yol, Devletin yargı organına müracaat ederek, bir yargı hükmü elde etmek üzere dava açmaktır.
Hakkı ihlal eden kişiler yargı organının vermiş olduğu kararların gereklerini yerine getirmezlerse, hak sahibi Devletin sağlamış olduğu cebri icra yoluna başvurmak durumunda kalabilmektedir.
Hakkın korunması amacıyla devletin müdahalesini istemenin zor veya imkansız olduğu nadir durumlarda ise, hak sahipleri istisnaen kendi gücünü kullanarak hakkını koruma imkanına sahip olabilmektedirler.
Tüm çabalara rağmen mevcut hak korunamamış veya hakkın korunmasıyla birlikte geçen sürede hak sahibi zarara uğramış durumda ise, kanunların öngördüğü hükümler çerçevesinde hak sahiplerine zararın tazminini isteme hakkı doğar.
Hakların Korunmasında Etkili Olan Dava Çeşitleri Nelerdir?
Dava, bir uyuşmazlığın halledilmesi-önlenmesi veya bir kişiye karşı hukuki bir etkinin sağlanması amacıyla mahkemeye başvurulmasıdır.
Davayı açana davacı, aleyhine dava açılan tarafa ise davalı denilir. Dava sözünü yalnızca çekişmeli yargı halleri için kullanmak doğru olacaktır. Çekişmesiz yargı faaliyetleri olan, evlenmeye izin verilmesi (TMK m.128), gaipliğe karar verilmesi (TMK m.32 vd.) ve sair faaliyetler mahkemenin dava haricindeki çekişmesiz gerçekleşen faaliyetleridir.
Davalar, eda davaları, yenilik doğuran davalar ve yenilik doğuran davalar olarak davacının mahkemeden istediği hukuki korumanın türüne göre üçe ayrılmaktadır.
Eda Davaları Nedir?
Eda davalarında davacı, davalının bir şey yapmaya, bir şey vermeye veya bir şey yapmaktan kaçınmaya mahkum edilmesini istemektedir.
Eda davası; ifa davası, istihkak davası, tazminat davası gibi değişik şekil ve amaçlarla ayrılır.
Tespit Davaları Nedir?
Tespit davaları bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmamasına yönelik tespiti için açılan davalardır. Hukuki bir ilişkinin mevcut olduğunun belirlenmesi isteniyorsa olumlu tespit davası; hukuki bir ilişkinin mevcut olmadığının belirlenmesi isteniyorsa, olumsuz (menfi) tespit davası söz konusudur.
Yenilik Doğuran Davalar Nedir?
Yenilik doğuran davalarda davacı, mahkemeden yeni bir hukuki ilişki kuracak, mevcut bir hukuki ilşkiyi değiştirecek veya sonlandıracak bir karar vermesini istemektedir. Evliliğin butlanı davası, nesebin reddi davası, boşanma davası yenilik doğuran davalara örnek verilebilmektedir.
Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Zeynep Öykü ÖNDER