Kişiliğin Başlangıcı
Bir kişinin TMK m. 8 de bahsedilen hak ehliyeti kazanabilmesi için tam ve sağ olarak doğması gerekir.
Türk Medeni Kanununun 28. Maddesinin 1. Fıkrasında kişiliğin doğum ile başlayacağı belirtilmiştir. Doğum, kendisine hukuki sonuç bağlanan bir olaydır.
Kişiliği Kazanmanın Şartlar Nelerdir?
Kişiliği kazanmanın tam doğum ve sağ doğum olmak üzere 2 adet şartı bulunur.
Sağ Doğum
Türk Medeni Kanunu’nun 28. Maddesinin 1. Fıkrasına göre kişilik kazanmanın ilk şartı sağ doğmaktır.
Burada bahsedilen sağ doğmak, çocuğun anne rahminden çıktıktan sonra bir an dahi yaşamış ve canlı olmasıdır. Çocuğun sağ doğup doğmaması tıp bilimi tarafından belirlenir.
Tam Doğum
Tam doğumda esas olarak bahsedilen nokta çocuğun anne rahminden tamamen ayrılıp bağımsız bir varlık kazanmasıdır. Çocuğun doğumunda organlarından bazılarının anne rahminden ayrılmaması durumunda tam doğumdan söz edilemez.
Tam doğumun gerçekleştiği an tıp bilimi tarafından belirlenir. Doğum anının tespitine ilişkin bir anlaşmazlık durumu olduğunda bilirkişi raporlarından faydalanılır. Çocuğun göbek bağının kesilip kesilmemiş olmasının kişiliğin kazanılması bakımından bir önemi yoktur. Annesinin rahminden tam olarak ayrılması yeterlidir. Ayrıca kişiliğin kazanılmasında çocuğun normal veya tıbbi yollarla doğmasının da bir önemi bulunmamaktadır.
Eğer çocuk erken doğar ve kuvöze alınırsa kuvözden çıktığı anda değil, doğumun gerçekleştiği anda kişilik kazanır.
Çocuğun engelli doğması da kişilik kazanması bakımından bir önem arz etmez.
Anne rahminden tam ve sağ olarak doğduktan kısa süre sonra ölen bir çocuk da kişilik kazanmış olur ve yaşadığı süre zarfında hak ve borçlara sahip olabilir. Miras hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda sağ olarak doğan çocuk, resmen yönetilen miras payını ve lehine yapılan bağışlamaları kazanır.
Tam ve Sağ Doğumun İspatı
Hukuk düzeninin kişilere sağladığı hakların kullanılabilmesi için tam ve sağ doğumu ispatlamak gerekir. İspat yüküne ait genel kural TMK m. 6 da hükme bağlanmıştır. Tam ve sağ doğumun ispatı da TMK m. 29/ 1’de düzenlenmiştir.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür
Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimse, iddiasını ispat etmek zorundadır.
Bir kimsenin doğumuna veya hayatta olduğuna ilişkin en kuvvetli kanıtlar kişisel durum sicilleridir. Resmi siciller, Türk Medeni Kanununun 36. Maddesinde hükme bağlanmıştır.
Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir. Kişisel durum sicilleri, kişisel durumların, doğum ve ölümlerin kaydedildiği, devlet tarafından atanan memurlarca tutulan resmi bir sicildir. Adi karinedir. Kişisel durum sicilindeki kayıtların aksini ispat etmek mümkündür.
Kişisel durum, bu amaçla tutulan resmî sicille belirlenir. Bu sicilin tutulmasına ve zorunlu bildirimlerin yapılmasına ilişkin esaslar, ilgili kanunda gösterilir.
Ceninin Hukuki Durumu
Cenin, anne rahmindeki bebeğe verilen addır. Ceninin hukuki durumu TMK m. 28/2’de düzenlenmiştir.
Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder. Ceninin hak ehliyetini kazanabilmesi için sağ doğması gereklidir. Buradaki “sağ doğmak” koşulu, doktrinde geciktirici şart olarak kabul edilir.
Türk Medeni kanunu ceninin hukuki durumunu korumak amacıyla birtakım hükümler getirmiştir. Bu hükümler Türk Medeni Kanununun 28. Maddesinin 2. Fıkrası, 643. Maddesi, 427. Maddesinin 3. Benti ve 303. Maddeleridir.
Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder. Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa paylaşma doğumuna kadar ertelenir. Ana muhtaç ise, doğuma kadar geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını isteyebilir.
Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve bir yönetim kayyımı atar.
Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuk ile başka bir erkek arasında soy bağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.
Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nda daha rahme düşmeyen gelecekteki kişilere ilişkin düzenlemeler de mevcuttur.
Av. Ahmet EKİN & Duygu Maide KARATAŞ