Asli Müdahale & Feri Müdahale
Asli müdahalede iki dava vardır ve bu davalar birbirinden bağımsızdır. Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, davada yer almasına feri müdahale denir.
Davaya müdahale medeni usul hukuku anlamında iki şekilde gerçekleşmektedir. Birisi feri müdahale bir diğeri de asli müdahaledir.
Asli Müdahale Nedir?
Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açmasına denir.
Asli müdahalede iki dava vardır ve bu davalar birbirinden bağımsızdır. Asli müdahilin ayrı bir dava açması gerekir. Her dava bakımından ayrı ayrı hüküm verilir. Harca tabidir.
İlk davanın açıldığı mahkeme, asli müdahale davasında da yetkili ve görevlidir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır. Hem çekişmeli hem de çekişmesiz yargıda mümkündür.
Feri Müdahale Nedir?
Üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, davada yer almasına feri müdahale denir. Yani bazı durumlarda 3.kişiler verilen hükümden etkilenebilir.
Örneğin araç sahibi tazminat davasını kaybederse, şoföre karşı rücu edebilir.
Sadece çekişmeli yargıda mümkündür; çekişmesiz yargıda söz konusu olamaz. Feri müdahil taraf değildir; taraf yardımcısıdır. Bunun için feri müdahil hakkında karar verilmez.
Feri müdahale talebi tahkikat sona erinceye kadar mümkündür. Tahkikat aşamasında sonra hüküm aşamasında feri müdahale mümkün değildir.
İstinaf ve temyiz aşamasında feri müdahale mümkün değildir. Ancak istinaf aşamasında yeniden yargılama yapılıyorsa tahkikat aşamasının sonuna kadar feri müdahale mümkündür.
Feri müdahil davanın tarafları dışında üçüncü bir kişidir. Dolayısıyla mecburi dava arkadaşları diğerinin yanında feri müdahil olamaz. Feri müdahilin de davanın tarafı gibi taraf ve dava ehliyetinin bulunması gerekir.
Feri müdahalede bulunmak için hukuki yararın bulunması şarttır.
Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur.
Müdahale talebinin kabulü halinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. Mahkeme katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.
Müdahilin yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Feri müdahilin hakkında ayrıca karar verilmez. Feri müdahale talebinin kabul veya reddi kararlarına karşı tek başına istinaf yoluna götürülemez.
Mahkeme tarafından verilen karar sadece davanın tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder. Feri müdahil için kesin hüküm teşkil etmez, çünkü taraf değil. Feri müdahilin yanında davaya katıldığı taraf davayı kazanırsa müdahale masraflarından sorumlu tutulamaz; ama davayı kaybederse sadece feri müdahil müdahale masraflarından sorumlu tutulur.
Davanın İhbarı Ne Demek?
Davanın taraflarından birisi, dava neticesinde hakkı etkilenecek üçüncü kişiye mahkeme veya mahkeme dışı bir vasıta ile feri müdahil olarak davaya katılmasını istemesidir. İhbar mahkeme dışında bir vasıtayla da yapabilir. Örneğin noter veya iadeli mektupla da yapabilir.
Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.
İhbarda bulunulacak kimse davanın tarafı olmayan 3.kişidir. Dolayısıyla davanın tarafları, mecburi dava arkadaşları, birbirlerine ihbarda bulunamaz. Ancak ihbarın yapılabilmesi için 3.kişinin, tarafın davayı kaybetmesi halinde rücu edilecek veya onun rücu edeceği kimse olmalıdır. Örneğin kendisine karşı dava açılan müteselsil kefil, davayı kaybettiği takdirde borçluya rücu edebilecektir.
Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür buna ihbarın tevalisi denir. İhbar yazılı olarak yapılır ve tek taraflı usuli bir işlemdir. Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir.
Yani ihbar olunan kimse iki şekilde davranır. Ya hareketsiz kalır; ya da feri müdahil olarak davaya katılır. Yani 1086 sayılı HUMK döneminde olduğu gibi ihbarda bulunulan kimse temsilci sıfatıyla hareket edemeyecektir. Bu hüküm avukatı tekel hakkını zedelediği için kaldırılmıştır. İhbar olunan kimse davada taraf sıfatını kazanamaz.
Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz. Böylelikle davayı geciktirmek amacıyla ve kötü niyetli ihbarda bulunan kişiye süre verilmesi önlenmek istenmiştir.
Davanın ihbarı da sadece ilk derece aşamasında mümkündür. İstinaf ve temyiz aşamasında davanın ihbarı mümkün değildir.
Davanın ihbarıyla zamanaşımı kesilmiş olmaz; ancak kambiyo senetlerinde davanın ihbarı ile zamanaşımı kesilmiş olur.
Davanın ihbarı daha çok kaybedenin üçüncü kişiye rücu imkânının bulunduğu, zapta karşı tekeffül, sigorta şirketini ilgilendiren davalar, kefile karşı veya bir başkasının borcu için rehin gösterilmişse, rehin gösterene karşı açılan davalar da söz konusu olur.
Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN