Ceza Hukuku

Dolandırıcılık Suçu ve Cezası (TCK m. 157-158)

Dolandırıcılık, failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp onun veya başkasının zararına, kendisinin veya başkasına yarar sağlamasıdır.

Bu suçun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.

Dolandırıcılık suçunun temel hali 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu m. 157’de şu şekilde düzenlenmiştir;

  • Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

Bu suçun daha ağır cezayı gerektiren halleri m. 158’de, daha hafif cezayı gerektiren hali ise m. 159’da düzenlenmiştir.

Dolandırıcılık suçu ile korunan hukuki değer, kişilerin varlığı değeridir. Bunun yanında dolandırıcılık suçu bireylerin iradelerini de sakatlığı için bireyin özgürce sözleşme yapma hakkını da korumaktadır.

İçindekiler

Dolandırıcılık Suçunun Maddi Unsurları

Dolandırıcılık suçunun maddi unsurları, fail, mağdur, fiil, konu ve netice oluşturmaktadır. Bu unsurları tek tek açıklayacak olursak;

Dolandırıcılık Suçunda Fail

Dolandırıcılık suçu, fail açısından özellik göstermez. Herhangi bir gerçek kişi bu suçun faili olabilir.

Hileli davranışları gerçekleştiren ile yararına menfaat elde edilenin aynı kişi olması gerekmez.

Kanun maddesinde failin başkası için de menfaat sağlayan fiilleri işleyebileceği düzenlendiği için fail ile suç neticesinde fayda gören kişinin farklı olması halinde, hileli davranışları gerçekleştiren kişi suçun failidir.

Yararına dolandırıcılık suçu işlenen kişi ile işleyen kişi bu suç bakımından birlikte hareket etmişlerse iştirakten söz edilir.

Dolandırıcılık Suçunda Mağdur

Dolandırıcılık suçunda mağdur herkes olabilir. Malvarlığı itibarıyla zarara uğrayan yani suç sonucu zarara uğrayan kişi ile aldatılan kişi aynı olmak zorunda değildir.

Fail hileli hareketler ile bir kişiyi kandırarak başkasını malvarlığı değeri olarak zarara uğratabilir.

Örneğin fail, bir şirketin yöneticilerini kendilerine kaliteli mal sattığını ifade ederek ustaca dolandırırsa burada malvarlığı değeri olarak zarara uğrayan kişi şirketin kendisi ve ortakları olur.

Dolandırıcılık Suçunda Konu

Dolandırıcılık suçu malvarlığı değeri üzerinde işlendiği için suçun konusunu malvarlığı değeri oluşturur.

Bu nedenle ekonomik bir değer taşıyan taşınır ve taşınmaz malların yanı sıra alacak hakları, fikri haklar da suçun konusunu oluşturabilir.

Alacağın zamanaşımına uğradığı, alacağın olmadığı ya da ödendiği yönündeki aldatıcı davranışlar nedeniyle mağdurun hukuki yollara gitmemesinin sağlanmasıyla da suçun işlenmesi olanaklıdır.

Ekonomik bir karşılığı bulunduğundan, kişisel hizmetlerin gördürülmesinin de suçun konusunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Dolandırıcılık suçu malvarlığına karşı işlendiği için A’nın B’ye seninle evleneceğim deyip B ile evlenmemesi durumunda burada aldatma kastı malvarlığı değerine yönelmediği için dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır.

Dolandırıcılık Suçunda Konu

Dolandırıcılık Suçunda Fiil

Dolandırıcılık suçunda en önemli fiil unsurlarından biri failin hileli davranışlar sergilemesidir.

Türkçe sözlükte hile “Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika” şeklinde tanımlanır.  Hileli davranışın nasıl davranışlar olması gerektiği kanunda düzenlenmemiştir. Bu nedenle mağdurun iradesini sakatlayacak her türlü entrika ve yalan hile sayılabilir.

Fail, hileli davranışlarıyla aldatılan kişinin iradesinin kendi istediği biçimde oluşmasını ve gerçeği bilseydi muhatabın kabul etmeyeceği yönde davranmasını sağlamaktadır.

Bu hileli davranışlar mağduru malvarlığı değeri itibarıyla zarara uğratıp kendisi veya başkası yararına kullanma maksadıyla sergilenmelidir.

Örneğin; A’nın bakır kol saatini B’ye altın saat diye anlatması bu suçu oluşturmaz fakat A saatini B’ye satma niyetiyle bu şekilde davranıyorsa ve saati de satmayı başarırsa bu durumda dolandırıcılık suçu oluşabilir.

Kullanılan hile mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Yapılan hilenin ustalığı, mağduru başka araştırma yapmak zorunda bırakmamalıdır.

Bu husus Yargıtay kararlarında şöyle açıklanır: Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. (Yargıtay 11. Ceza Dairesi Esas: 2013/17941 Karar: 2015/29774 Tarih: 19.10.2015)

Mağdur kendisine karşı kullanılan hilenin gerçeği yansıtmadığı kolayca anlayabiliyorsa veya basit bir araştırma ile bu durumu ortaya çıkarabilirse bu durumda dolandırıcılık suçu oluşmaz.

Dolandırıcılığın varlığı için failin hileli davranışlarıyla muhatabı aldatmış olması gerekir. Muhatabın aldatılması, iradesinin yanıltıcı davranışların etkisiyle hataya düşürülmüş olmasıdır. Failin hileli davranışlarına rağmen mağdurun aldanmamış olması halinde, teşebbüs hükümleri uygulanmalıdır.

Failin hileli davranışlarla mağduru aldattığı ve kendisine menfaat sağladığı durum hukukun koruduğu bir şey olmalıdır. Bu nedenle hukuk düzeninin koruması altında olmayan menfaatlere ilişkin dolandırıcılık suçu gündeme gelemez.

Örneğin A, B’ye satmayı vaat ettiği 100 kg uyuşturucu maddeyi satmadığı vakit B’nin dolandırıldığından söz edilemez. Çünkü B’nin buradaki menfaati hukuk düzeninin şemsiyesi altında değildir.

Dolandırıcılık Suçunda Netice

Failin ya da üçüncü bir kişinin hukuka aykırı olarak maddi yarar elde etmesi sonucunu doğurduğundan dolandırıcılığın zarar suçu olduğu konusunda bir tereddüt yoktur.

Failin kendisi ya da üçüncü bir kişi lehine sağlamış olduğu yarar, suç nedeniyle mağdurun uğradığı zararı ifade eder.

Dolandırıcılığın söz konusu olması için failin hataya düşürdüğü kişi ya da bir başkası aleyhine olarak, kendisi ya da üçüncü bir kişi lehine haksız bir yarar sağlamış olması gerekir.

Zararın az ya da çok olmasının önemi yoktur. Malın değerinin azlığı hırsızlık ve yağma suçunda indirim nedeni olarak düzenlenmişken dolandırıcılıkta zararın azlığı dikkate alınmamıştır.

Dolandırıcılık Suçunun Manevi Unsuru

Dolandırıcılık suçunun manevi unsurunu kasıt oluşturur.

Kastın hileli davranışa, buna bağlı olarak mağdurun hataya düşürülmesine ve maddi yarar sağlamaya yönelik olması da gerekir. Bu suçun taksirli hali düzenlenmediği taksirli hareketle dolandırıcılık suçu işlenemez.

TCK m. 158’in gerekçesinde; “Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddî unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin malvarlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir.” şeklinde ifade yer almaktadır.

Genel olarak birçok suçta olduğu gibi bu suç açısından da kast, suçu oluşturan hareketten önce veya onunla aynı anda var olmalıdır. Bu nedenle sonradan ortaya çıkan kast, dolandırıcılıktan dolayı sorumluluğa neden olmaz.

Dolandırıcılık Suçunun Manevi Unsuru

Dolandırıcılık Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru

Bu suç bakımından gündeme gelebilecek herhangi bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamaktadır.

Dolandırıcılık Suçunun Özel Görünüş Biçimleri

Dolandırıcılık suçunun özel görünüş biçimleri, teşebbüs, iştirak ve içtimadan oluşmaktadır.

Bu biçimleri açıklayacak olursak;

Dolandırıcılık Suçunda Teşebbüs

Dolandırıcılık suçunun zarar suçu olduğu yukarıda belirtilmişti.

Bu suçtaki zarar, hileli davranışlar sonucunda başkasının zararına olarak fail ya da bir başkasına yarar sağlanmasıdır.

Failin aldatmaya yönelik hileli davranışlarda bulunmuş olmasıyla suçun icra hareketlerine başlandığı, yararın elde edilmesiyle de suçun tamamlandığından söz edilir.

Hileli davranışlara karşın muhatap aldatılamamış ya da herhangi bir yarar elde edilememiş olması halinde suç, teşebbüs derecesinde kalmıştır.

Örneğin kendisini polis olarak tanıtan fail telefon ettiği kişinin banka hesabının terör örgütü tarafından ele geçirildiğini, hesaptaki paranın bir süreliğine kendisine getirilip verilmesini söylemiş, ancak durumdan şüphelenen mağdurun yetkili makamlara başvurusu üzerine fail kolluk görevlileri tarafından parayı teslim alırken yakalanmışsa suç teşebbüs aşamasında kalmıştır.

Ayrıca dolandırıcılığa teşebbüsten söz edilebilmesi için öncelikle hileli davranışların objektif olarak muhatabı kandırabilecek düzeyde olması, somut olayda hileli davranışların muhatabın hataya düşmesini sağlamaya elverişli olması gerekir.

Dolandırıcılık Suçunda İştirak

Dolandırıcılık suçu iştirak hükümleri açısından herhangi bir özellik göstermez. Suça iştirakin bütün biçimleri söz konusu olabilir.

Dolandırıcılık Suçunda İçtima

Dolandırıcılık suçu açısından zincirleme suç ve fikri içtima hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilir.

Failin hileli davranışlarla değişik zamanlarda aynı kişiyi dolandırarak menfaat elde etmesi halinde olaya zincirleme suç hükümleri (TCK m. 43/1) uygulanabilir.

Dolandırıcılık için başvurulan hileli davranışlar kimi hallerde başka suçların oluşmasına neden olabilir.

İnandırıcılığın artması için yapılan davranışlar suçun unsuru ya da ağırlatıcı nedenlerinden biri değil de bir başka suçu oluşturuyorsa gerçek içtimaya gidilmelidir.106 Dolandırıcılıkta sıklıkla başvurulan yöntemlerden biri, belgede sahtecilik yapılarak fiilin işlenmesidir.

Belgede sahtecilik, dolandırıcılık suçunun unsuru ya da nitelikli hali olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle dolandırıcılık suçunun belgede sahtecilik suçu işlenirse ayrıca bu suçtan da cezalandırma yoluna gidilir.

Nitekim “İçtima” kenar başlıklı TCK m. 212’de “Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur” hükmü yer almaktadır.

Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, suç işlendikten sonra failin suçun etkilerini, suçtan meydana gelen zararı kendi çabalarıyla ortadan kaldırmaya yönelik olumlu davranışlardır.

Etkin pişmanlığın söz konusu olması için, suç tamamlandıktan sonra failin kendi isteği ile meydana gelen zararı gidermiş olması gerekir.

Dolandırıcılık suçu açısından etkin pişmanlık, TCK m. 168’de düzenlenmiştir.

TCK m. 168/1 ve 2’ye göre dolandırıcılık suçu tamamlandıktan sonra failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek soruşturma ya da kovuşturma evresinde mağdurun uğradığı zararı aynen geri vermesi veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, ceza bir miktar indirilmektedir.

TCK m. 168/4’te “Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır” denildiğinden, kısmen geri verme ya da kısmen tazmin hallerinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanarak cezanın indirilmesi, mağdurun bu yöndeki rızasının yargılamanın hangi aşamasında gerçekleştiğine bağlı olarak değişmektedir.

Kovuşturma yani yargılama aşaması başlamadan önce etkin pişmanlık gösterilirse, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilir (TCK m. 168/1).

Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir (TCK m. 168/2).

Basit Dolandırıcılık Suçunun Cezası

TCK m. 157’de dolandırıcılık suçunun basit hali için bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür.

Buna göre, mahkûmiyet halinde hapis cezasının yanı sıra adli para cezasına hükmedilmesi de gerekmektedir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu ve Cezası (TCK m. 158)

Nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık suçunun temel haline göre daha fazla ceza verilmesini gerektiren hallerdir. Daha fazla ceza verilmesini gerektiren haller, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu m. 158’de düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca;

  • (1) Dolandırıcılık suçunun;
  • a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
  • b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
  • c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
  • d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
  • e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
  • f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
  • g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
  • h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
  • i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
  • j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
  • k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
  • l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
  • (2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
  • (3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Daha Ağır Cezayı Gerektiren Nitelikli Haller

Kanun maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturan halleri tek tek açıklayacak olursak;

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Dinî İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi

TCK m. 158/1-a bendinde düzenlenen bu nitelikli halin amacı, kişilerin inançlarının aldatma amacı olarak kullanılmasının önüne geçmektir. Kişilerin dinin inançlarına bağlı olarak bazı olayların gerçekleşeceğine inanmaları söz konusu olabilir.

Mağdurun inancının sıradan bir insana mantıklı gelmesine gerek yoktur.

Örneğin ülkemizde yaygın olarak dinlerin sistematiğinde olup olmadığına bakılmaksızın üfürükçülük, muskacılık, büyü çıkarma gibi bahanelerle kişilerin aldatılarak dolandırıldıkları bilinmektedir. Verilen bu örnekler nitelikli dolandırıcılığa örnek olabilir.

Örneğin failin bir gruptan, onları umreye götüreceğinden bahisle yüklü miktarda para alıp bir şekilde onları aldatması durumunda nitelikli dolandırıcılık söz konusu olur.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

Bu nitelikli halin amacı, içinde bulunduğu tehlikenin ya da zor şartların etkisiyle bir başkasına güvenmek ihtiyacı duyan kişinin aldatılmasının önlenmesidir.

Bu koşullar altında bulunan bir kişinin kendisine karşı işlenen hileli davranışları iyice tartıp düşünmesi, hileyi fark edip aldanmaması zor olduğundan bu durum daha ağır cezayı gerektiren bir hal olarak düzenlenmiştir.

Kişinin zor durumda olması hastalık, yaralanma gibi kişisel nedenler; iflas etmek, aşırı borçlanmak gibi ekonomik nedenler olabileceği gibi sosyal olaylar, doğal afetler de olabilir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle İşlenmesi

Bu nitelikli halin uygulanması için somut olayda aldatılan kişinin algılama yeteneğinin bulunması gerekir. Kişinin algılama yeteneğinin olmadığı hallerde aldatılmasından söz edilemeyeceğinden, dolandırıcılık suçu gerçekleşmez.

Kişi kendi kusuru ile de algılama yeteneğinin zayıflamasına sebep olmuş olabilir. Bu durum suçun nitelikli halinin oluşması bakımından engel değildir.

Algılama yeteneğini zayıflatan nedenler yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, yaşlılık, duyu organlarının yetersizliği gibi nedenler olabileceği gibi sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisinde olmak gibi geçici nedenler de olabilir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

Bu nitelikli hal ile sayılan tüzel kişiliklerin kamusal niteliğine duyulan güvenin korunması amaçlanmıştır.

Araç olarak kullanılan tüzel kişiliğin kamu kurum ve kuruluşu niteliğinde olup olmadığı, idare ve anayasa hukukuna göre belirlenmelidir.

Gerçekte var olmayan, tüzel kişiliği devam etmeyen bir kurum, kuruluş adı kullanılarak dolandırıcılık gerçekleştirildiğinde suçun basit hali söz konusu olacaktır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi

TCK m. 158/1, e bendindeki ağırlatıcı nedenin düzenleme amacı dolandırıcılığın kamu kurum ve kuruluşlarının zararına işlenmesini önlemektir.

Kamu kurum ve kuruluşlarının aldatılması söz konusu olamayacağından, bu bent kapsamında aldatılan bir gerçek kişi olmalıdır. Suçtan zarar gören tüzel kişiliğin kamu kurum ve kuruluşu olup olmadığı ilgili mevzuata göre belirlenmelidir. Burada suç direkt kamu kurumuna karşı işlenmektedir.

Sahte olarak düzenlenmiş belgeleri ibraz ederek Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan maaş, Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan eğitim bursu alınması buna örnek verilebilir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

Bilişim sistemlerinin kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte dolandırıcıların özellikle interneti araç olarak kullanmaya başladıkları bir gerçektir. Fail burada bilişim, banka veya kredi kurumlarını araç olarak kullanarak mağduru dolandırmaktadır.

Örneğin gerçekte olmayan bir otel adına kurulan sahte bir web sayfasından otel rezervasyonu yaparak kişilerin ödeme yapmasını sağlayan fail hakkında bu nitelikli hal uygulanmalıdır.

Hile kullanılmaksızın bilişim sistemi kullanılmak suretiyle failin kendisi ya da başkası lehine haksız yarar sağlaması halinde koşulları varsa nitelikli hırsızlık (TCK m. 142/2, e) söz konusu olabilir.

Bu bentteki bir diğer ağırlatıcı neden, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasıdır. Öte yandan nitelikli halin uygulanması için banka ya da kredi kurumunun suçtan zarar görmüş olması da gerekmez. Yalnızca suçun işlenmesinde araç olarak kullanılmaları yeterlidir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

Basın ve yayın araçları hem içerdiği bilgilerin geniş kitlelere ulaşmasını sağladığı hem de bunların inandırıcılığını artırdığı için fiilin işlenmesinde kolaylık sağlamaktadır. İnternet, radyo, televizyon ve diğer online platformlar da basın ve yayın aracı niteliğindedir.

Aldatıcı bilgilerin basın yayın aracılığıyla duyurulması, yanıltıcı reklam ve bilgi verilmesi bu niteliktedir.

Örneğin televizyon, radyo ve internet sitelerinde yayınlanan yanıltıcı reklamlarla gerçekte inşa edilmemiş konutları inşa edilmiş ve oturulmaya hazır durumdaymış gibi duyurup bu konutların satılması durumunda bu nitelikli hal söz konusu olacaktır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında, Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi

Burada iki ayrı nitelikli hal vardır. İlki tacir, şirket yönetici ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında işlenmesi diğeri ise kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyetleri sırasında bu suçu işlemesi.

İlk halde failin aldatıcı davranışları, adına hareket ettiği şirketin ticari faaliyetleri sırasında işlemesi şarttır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

Serbest meslek sahibi kişiler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu m. 65-66 arasında belirlenmiştir.

Avukatlar, dişçiler, muhasebeciler, özel muayenehanelerinde çalışan doktorlar, emlak komisyoncuları gibi kendi işyerlerinde bağımsız olarak mesleklerini yürüten kişiler bu kapsamdadır. Bu durumun nitelikli hal olarak kabul edilme nedeni, mesleğin sağladığı güvenin kötüye kullanılmasıdır.

Nitelikli halin uygulanması için failin serbest meslek mensubu olması ya da aldatıcı davranışları mesleği sırasında yapması yeterli değildir.

Failin, mesleğin sağladığı güveni kötüye kullanarak aldatıcı davranışlarda bulunmuş olması gerekir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi

TCK m. 158/1, k bendinde “sigorta dolandırıcılığı” olarak da nitelenen durum ayrı bir ağırlatıcı neden olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin amacı, sigorta şirketlerinin zarar görmesini engellemektir.

Nitelikli halin uygulanması açısından sigorta şirketinin ya da sigortanın türü önemli değildir. Mal, hayat, mali sorumluluk ya da bir başka sigorta biçimi söz konusu olabilir.

Trafik kazası hasarının gerçekten yüksek gösterilmesi, sigortalı işyerlerinin yakılması, hırsızlık ya da yangın gibi risklere karşı sigortalanan malların çalınmış gibi gösterilmesi ya da yakılması bu nitelikli halin uygulanabileceği örneklerdir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Kişinin, Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle İşlenmesi

Bu nitelikli halin eklenme nedeni, kendisini hâkim, savcı gibi adli görevli; polis, asker gibi kolluk görevlisi olarak tanıtarak bu suretle kişilerden menfaat elde edilmesi olaylarının son yıllarda artmış olmasıdır.

Bu durum da nitelikli dolandırıcılık suçunun daha ağır cezayı gerektiren hallerinden biridir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Daha Az Cezayı Gerektiren Hali

Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur (TCK m. 159).

Suçun alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde dava açılması şikâyete bağlı olduğundan, mağdur şikâyetçi olmadıkça kamu davası açılmamalıdır.

Dava açıldıktan sonra suçun alacağı tahsil amacıyla işlendiği anlaşıldığında yargılamaya devam edilebilmesi için şikâyet koşulu aranmalıdır

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Özel Görünüş Biçimleri

Bu suç bakımından özel görünüş biçimleri bir özellik göstermez.

Dolandırıcılık suçunun temel halindeki özel görünüş biçimleri burada aynen uygulanır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Cezası

Nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıdır. Ayrıca, TCK m. 158’de düzenlenen (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Muhakemesi

Nitelikli dolandırıcılık 5235 Sayılı Teşkilat Kanunu m. 12’ye göre, Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına giren bir suçtur. Bu suçun takibi şikâyete bağlı olmadığından uzlaşma hükümleri uygulanmaz.

Dolandırıcılık Suçunun Yargılaması

Bu suçun TCK m. 157’deki basit hali ile TCK m.159’daki daha az cezayı gerektiren hali açısından görevli mahkeme Asliye ceza mahkemesidir.

Nitelikli dolandırıcılık suçu açısından görev, Ağır ceza mahkemelerinindir.

Dolandırıcılık suçu re’sen takip edilen suçlardandır. TCK m.167/2’de düzenlenen “fail ile mağdur arasındaki belli akrabalık ilişkisinin bulunması” ve TCK m.159’da düzenlenen “suçun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi” hallerinde suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

Bu iki maddede düzenlenen haller şikâyete bağlı olduğundan uzlaştırma müessesine başvurulması zorunludur.

Dolandırıcılık Suçuna İlişkin Yargıtay Kararı

“Dava, nitelikli dolandırıcılık ve suç işlemek için örgüt kurma suçlarının incelenmesine ilişkindir. Sanıkların, akademik unvan kazanabilmek için Üniversitelerarası Kurul yabancı dil sınavından yeterli seviyede puan almak isteyen, ancak daha önce girmiş olduğu yabancı dil sınavlarından yeterli seviyede puan alamayan öğretim görevlilerini temin ettikten sonra düzenledikleri sahte nüfus cüzdanı ve sınav giriş belgeleri ile birlikte para karşılığında öğretim görevlileri yerine dil sınavına girmeleri şeklindeki eylemlerinde dolandırıcılık suçunun zarar unsurunun oluşmadığı gözetilerek sanıkların dolandırıcılık suçundan beraatlarına karar verilmesi gerekir.”  Yargıtay CGK Esas: 2017/15-966 Karar: 2018/128 Tarih: 27.03.2018

Nitelikli Dolandırıcılık Suçuna İlişkin Yargıtay Kararı

Kendisi de katılan kurumdan emekli aylığı alan sanığın Trabzon Belediyesinden emekli olan eşi O..’ın 08.04.1995 tarihinde ölmesi üzerine katılan kuruma yaptığı müracaatı sonucunda 01.06.1995 tarihinden itibaren eşinden dolayı dul aylığı almaya başlaması, sanığın 31.10.1997 tarihinde yeniden resmen evlenmesine karşın evlendiğini katılan kuruma bildirmeyerek bu tarihten sonra da ölen sigortalı eşinden dolayı aylık almaya devam etmesi, aylığının başlatılan idari soruşturma sırasında 31.03.2006 tarihinde kesilerek kendisine yersiz olarak ödenen 23.299,35 Liranın geri istenmesi şeklinde gerçekleşen olayda, kanuni düzenlemelere uygun olarak ölen eşinden dolayı bağlanan dul aylığını almakta olan sanığın yeniden resmen evlenmesine karşın, nüfus kayıtlarına resmi olarak işlenen bu hususu katılan kuruma bildirmeyerek aylık almaya devam etmesi eylemi hileli davranış olarak kabul edilemeyeceğinden dolandırıcılık suçunun unsurları oluşmamıştır.

Kaldı ki, sanığa kanuni düzenlemelere uygun olarak aylık bağlandıktan sonra da, aylık alma şartlarının devam edip etmediği hususunun mevzuatta yer alan düzenlemeler uyarınca katılan kurum tarafından kontrol edilmesi gerekirken bu işlemler de yerine getirilmemiştir. Nitekim sanığın yeniden evlendiği hususu, evlenme tarihinden yaklaşık 8 yıl 6 ay sonra nüfus kayıtları incelenerek tespit edilmiş ve başlatılan idari soruşturma sonucunda aylığı kesilerek yersiz ödenen miktarın iadesi işlemleri başlatılmıştır.

Bu itibarla, sanığın nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Esas: 2013/15-510 Karar: 2013/579 Tarih: 03.12.2013

Sonuç

Ceza avukatı, tarafların hak kayıplarının önüne geçilebilmesi amacıyla gerek soruşturma gerekse de kovuşturma aşamasında büyük önem taşımaktadır. Herhangi bir ceza yargılamasının tarafı olmanız halinde Ekin Hukuk Bürosu ile iletişime geçerek ceza hukuku alanında tecrübeli avukatlarımızdan hukuki destek alabilirsiniz. 

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Muzaffer TAŞ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu